11 Mart 1991 günün bir gazetede çıkan söyleşim daha sonra bir kitaba eklendi ve “ Irak Bölünecek” başlığı ile yayınlandı. Bu başlık birçok yazımda görüldü. Irak’ın bir devlet olarak kalamayacağını düşünüyordum. Bu Irak’ı küçümsemek anlamı taşımıyordu. Ancak devletler bir halkın iradesi ile kurulup, onu temsil eden bir devlet tarafından yönetilir. Ama bölgede farklı bir yapı vardı. Bölgeyi işgal eden ya da bir pazarlıkta kazanan yabancı güç, halkın daha sonra haberdar olduğu devleti kuruyordu. Ancak kurucu güç onu bağımsız ilan etmesine rağmen kendisi bu ülkeyi yönetiyor ama yapılan her şey ülkenin devletinin bir eylemi olarak halka sunuluyordu. Yani geçmişte bir Irak devleti yoktu. Bu bölge Osmanlı devletinin bir parçası idi ve onun yönetimindeydi. İngiltere onu bağımsız bir devlet ilan etti. Çünkü bu onlar için işgal altında tutmaktan daha faydalıydı. Oradaki halk bağımsızlığını kutlar ve bunu bir başarı sayar ama kuran güç onu kontrol altına almanın bütün gereklerinin alt yapısını hazırlar ve işgalden daha etkili olarak yönetirdi.
Avrupa yeni bir yönetim modeli oluşturdu ve ona bir ideoloji yaratarak her ülkenin kendi seçtiği bir ideoloji tarafından yönetildiğini söyleyerek bağımsızlık duygusunu artırdı ve Baas adı altında bir rejim oluşturdu. Geçmişte Irak ve Suriye tarafından uygulanan bu ideoloji zaman içinde gücünü kaybedince yeni bir çözüm arandı.İşte bu aşamada, neden son zamanlardaki çatışmalar bu iki devleti içine alıyor sorusunun cevabı, yeni bir model uygulamak projesidir. Ancak dünyadaki güçler eskisinden farklıdır ve ABD ile Rusya her değişimi, kendi kontrolünde tutmak istiyorlar.
***
Avrupa’daki güçler ise bölgeyi kendileri kontrol altında tutmak yani eski yapının devamını hatta güçlenmesini istiyor. Böylece en önemli hatta bağımsızlıklarının sağlanmasına yardım eden gücü yani petrolü, başkalarının kontrolünden alıp kendilerinin etkin olmasını istiyor. Ancak dünya üzerinde bugüne kadar etkili hatta belirleyici olan ABD ve Rusya kontrolü kaybetmezlerse Dünyada etkin olan gücün kendileri olmaya devem edeceğini, aksi halde Avrupa’nın, geçmişte olduğu gibi, dünya üzerinde egemen güç olacağından endişe ediyorlar. Bu gücün iki Dünya Savaşı çıkardığını ve yenisini de çıkarabileceklerini düşünüyorlar.
Avrupa bu bölgeyi kontrol etmek için burada etkin bir güç oluşturmak ve diğerlerini onun desteği ile kontrol etmek istiyor. Bu sorunun en önemli çaresinin Türkiye ile ittifak, daha doğrusu, göze batmayacak bir etki kurmak olarak görülüyor. Bu nedenle bölgedeki gelişmeleri bu büyük mücadele boyutunda algılamak gerekir. Yani, mesela IŞİD’i anlamak için kimlerden oluştuğuna bakarak karar vermek bu olayı hazırlayanların tuzağına düşmek demektir. Bu gibi olaylarda militanların ideolojilerine bakmak yerine büyük oyundaki rollerini değerlendirmek gerekir. Aynı militanları onları kullananların hasmı haline getirilmesi de ayrı bir strateji olarak savunulabilir. Bu yol başarılı olursa karşı tarafın sana saldıran örgüt kurması kendine zarar verir. Şüphesiz bu örgütü ters çevirmek büyük bir başarıdır.
Bu ve benzeri olaylarda en önemli olan, operasyonun amacını ve nasıl bir metot uygulanacağını bilmektir. Olaylara bakarak ve onların çizdiği yönde düşünerek onlara yardım etmiş oluruz. Problemin en önemli yanı onu halkın değerlendirmesi ve karşı tarafın düşünmemizi istediği yönde davranmaktır. Biz bu konuda başarılı olmak zorundayız. Önemli bir ülke olduğumuz için bizi yönlendirmek isteyecekleri malumdur ve hatta bu konuda medyamızı dahi etkileyecekleri bilinmelidir.