Başka bir gerekçem vardı ama "Evinde kal" kampanyasına denk geldi. 10 gün süreyle evden dışarı çıkmadım. Bu zaman zarfında yazı da yazmadım. Korona haberlerini de bir miktar sosyal medyadan takip edebildim. Bugün itibariyle gecikmiş bir korona başlangıcı yaptım diyebilirim.
Maaile evde olmakla epeydir uzak kaldığımız bir ortamı yaşadık. Fena da olmadı, kavgasız gürültüsüz bugüne geldik. Ebeveynlerin birbirine tahammülünün azaldığı bir ortamın aile olarak adlandırılması zor malum. Aile oluşumuzu da sınıyoruz bu vesileyle. İyileşmek ve iyileştirmek için bir imkan olsun diyelim...
***Korona salgınının eşlik ettiği korku salgını daha da endişe verici. İnsanlık olarak ciddi bir psikolojik buhranın eşiğindeyiz belki de.
Yaşadığımız "büyük kapanmanın" ekonomiye etkilerini konuşmaya başladık ama insan psikolojisine olası etkilerini henüz kavrayabilmiş değiliz. Ekonomideki durgunluğun kat be kat fazlasını insan ruhu yaşayacak büyük olasılıkla. Çünkü "Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" duygusu tamiri zor yıkımlara yol açabiliyor.
Bakıyorum da, herkesin keyfi kaçık. Hayat neşesi azalmaya başlamış, yarına dair endişe katsayısı artıyor... İnsanı ve dünya hayatını merkeze koyanların hepsi birer panik atak adayı..
Bu belirsizlik halini hazmedebilmek gerçekten çok zor.
Böyle ortamlarda ruhu diri tutacak gıdalara ihtiyaç vardır. Fakat bunun için de yine insanın insana ihtiyacı var. Maneviyatı güçlendirecek sohbetlere, Allah zikrinin yapıldığı ortamlara... Bu dünyanın imtihan yeri olduğunun idrakine ihtiyaç var...
***Toplumsal buhranlar bazen kenetlenmeyi getirir, bazen de uzun süren anomi dönemleri gözlenir.
Bu, küresel bir buhran ve dünyamız için quo vadis sorusunu sorduruyor. Dünya nereye gidiyor? Sonumuz ne olacak? Yarınla ilgili bir plan yapmanın ne anlamı kaldı? Çocuklarımıza nasıl bir dünya bırakacağız?
Kuran'ı Kerim'de geçmiş kavimlerin helak hikayeleri anlatılır. Biliriz ki Hz. Muhammed, Allah'ın dinini tamamlamak için gönderdiği son peygamberdir ve artık kıyamet gününe kadar hiçbir kavim için müstakil bir helak söz konusu olmayacaktır. Ne kadar azgınlık yaparlarsa yapsınlar, ne kadar kan dökerlerse döksünler, ne kadar masum hakkı yerlerse yesinler...
Yani dünyanın nereye gittiği mevzusu için uzak yakın bir öngörüde bulunamıyoruz. O halde imtihan devam ediyor.
Demem o ki, bu büyük kapanmadan sonra evet, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Ama nasıl olacak? Batı aklının insanlığı eriştirdiği yer "üretilmiş belirsizliklerin" meydana getirdiği kocaman bir "muamma". Belli ki yeni bir şeyin eşiğindeyiz. O şeyin ne olacağına yine Batı aklı mı karar verecek? Yani kainatı, yaratıcıyı, sünnetullahı değil de insan aklını merkeze alan Batı aklı mı?
Yeni bir başlangıç için, yeni bir düşünce biçimi için fırsat olabilir bu. Bilginin, yeniden evrenin terakkisi ve idraki olarak ele alındığı yeni bir bilme şeklinin...
Teknolojinin teknesine binip sürüklenmekten geri duracak bir akıl peyda olabilir bu vesileyle.
Dünyanın ömrünü bilmiyoruz, şahitlik ettiğimiz çağ gençliğine mi, yetişkinliğine mi yaşlılığına mı denk?
Biz yine de ahir zaman diyoruz.
Ahir zaman idrakiyle, bi durup düşünmeli insan...