Hareket halindeyken son anda indiğim tren neyse, çıktığım kalpler de odur. Garip hareketleri hareketsizce izliyorum. Bıçağın dayandığı kemik, ya daha keskin bir kılıç olacak ya da daha küskün bir kaya. Sabır da çok onurlu bir sessizlik. Sessizlik nefsin sesiyle cenkte ve bu yüzden Allah bize sınav tarihini söylemese de bir sınavımızın olacağını ısrarla duyuruyor. Ve tüm kitaptan sorumluyuz.
Böyle bastonla toprağı ayıklayan büyük nene sözlüğünü karıştırır gibi konuştuğuma bakmayın, anlamakta zorlandığım şeyleri kışlık erzak gibi bir kilere yığıyorum. Yoğun gerzeklik bombardımanında yara almadan kurtulan zihinlere selam.
Uzun zamandır güncel siyaset, kalemimin uğradığı yerler arasında değil çünkü ölüme uğrayarak vicdanımızın sağ olup olmadığını merak eden Gazze'nin şerefli insanlarını yazmak istiyorum... Hiç ara vermedim, vermeyeceğim lakin bu bazı küçükbaş sineklerin büyük çukurlarını yazmayacağım anlamına da gelmiyor.
Dün bir görüntü izledik, Büyükçekmece'den fırlayan eski çoraplara operasyon görüntüleri. Eşi yok ama benzerleri çok olan o çoraplar. Dün Büyükçekmece Belediyesi'nde rüşvet operasyonu sırasında çukurun dibindeki çamura talip besili pipet, bir yaşlı kadının boğazını sıktı, küfür etti. Ettiği küfürle dikiz aynasıyla adres çakışması yaşamış olacak ki edenin karakterine isabet. O ettiği küfürle siyasetinin karakterinin kartvizitini bıraktı.
Boğazını sıktığı kadın Nebiha Yetimoğlu iş başvurusu için gelmiş, bir de bahçeye bank istemek gibi sade vatandaşın isteyeceği olağan talepler sırasında. CHP'li Belediyenin Başkan Yardımcısı organizma, Nebiha Yetimoğlu'nun boğazını sıkıp küfür ediyor.
O sırada A Haber'in muhabiri Ahmet Nazif Vural, Nebiha Yetimoğlu'nun saldırıya uğramasına tepki gösterdiği için orada bulunan leşler tarafından yerde tekmeleniyor.
CHP böyle bir oluşum... Muhallebi kâsesinin heykelini yapmaya kalksalar en fazla kepçeye benzettikleri sünger taşlarından medeniyet saçtıklarını düşünüp, en medeniyetsiz hallerini bir kadın, bir anneye böğürerek sıvayan bu oluşuma CHP diyoruz.
Bunların çağdaşlık seviyesi bataklığın içinde bağdaş kurup oturan aygırların peçete olarak bile kullanmayacağı bir safhada.
Sizin en aydınınız bile uzay turisti ile astronot arasındaki farkı bilmeyen hastronot kıvamında.
Siz hep çamura yatmayı sevdiniz lakin bu sefer yatarken yastık ve yorgan isteyerek tüyü ringde diktiniz.
A Haber muhabiri Ahmet Nazif Vural'ı yerlerde tekmelemeniz de ikiyüzlülüğünüzün hak ettiği muameledir lakin medeni insanlar karakter oymacılığına değil şeref ve haysiyet dokumacılığına talip olurlar nasipleniniz.
Bakın bugün bir haber daha çıktı... Sosyal medyada dalağı dışarda yalanlardan bir yalan şöyle; Murat Kurum güya " Tatilin yakıştığı insanı 1 Nisanda kayak takımları sörf tahtaları ile tatiline göndereceğiz" demiş... Böyle bir açıklama yok tamamen yalan... Öyle çaresizler ki yapmadıkları hizmete biçtikleri don, çaresizlikten sarıldıkları yalanın üzerinde bile potluk yapar o derece.
Bu yalan bir saldırı manevrası yapılsın da mağduriyetimizle vermediğimiz hizmeti gölgeleyelim yalanıdır. Adamı kimse görmüyor diye çiğköftecide müşteri çağıran dükkân önü maskotlarına döndü... Yahu hala vaktin var git çalış ve hizmet kovala, mezarlıkta alkışladığın yeşilbaşlı gövel ibrikleri doldur, musluğun başına geç bir kez daha aç kapa ne bileyim bir şey yap...
Bir şey yap diyerek çok şey istediğimiz şey,
Bak adamlar uzaya çıktı, parmaklarının ucuyla neredeyse pirinç ayıklar gibi gök taşı ayıklayacaklar siz hâlâ sizi alkışlamayan maydanoz demetinden gelin çiçeği olur mu derdindesiniz.
Attığınız yalan ürküttüğünüz ibrik bakışlı yaverlerinize değmiyor.