-URFA-
Hafta sonu Urfa’daydım. Siyaset veya çözüm sürecini konuşmak için değil, Halil İbrahim Sofrasına kaşık sallamak ve GAP’ta olup bitenlerin ne aşamaya taşındığını anlamak için.
GAP İdaresinden Ömer Özmen daha aylar öncesinde arayıp davet ettiğinde, benim en az silahların susması, çözümün derinleşmesi kadar önem verdiğim bir proje olan GAP’ın son halini öğrenmek için de iyi bir fırsat dedim içimden ve Ömer’in babası, Midyat’ın değerli şahsiyetlerinden Kazım amcayı hatırladım.
Aklım yıllar öncesine gitti..Kazım amca Midyat-Vilayet’te Noter Katibi olarak çalışırdı. Midyat’ta 1970’li yıllarda kurduğumuz derneklerin evraklarında onun bastığı mühür ve imza yer alırdı. Yüzlerce sayfaya mühür ve imzasını basar bir yandan, ‘Vazgeçin bu işlerden Orhan, okulunuzu bir an önce bitirmeye bakın, bu işlerden bir şey çıkmaz’ diye kendince nasihatlerde bulunurdu.
Kazım amca dayımlarla çok dosttu. İçinde bol bol ‘devrimci’, ‘halk’ ve ‘demokratik’ geçen derneklerin tüzüğünü götürüp önüne koymak cesaret isterdi. Ve arkadaşlar da Kazım amcanın ailemle olan dostluğunu bildiklerinden bu vazifeyi genellikle bana verirlerdi.
Oğlu Ömer şimdi GAP idaresinde basın ve medya işlerine bakıyor.
Havalar burada da soğumuş, ama Urfa, Ekim ayında Aralık soğuğunu yaşayan Ankara’ya göre daha sıcaktı tabi.
Akşam Halil İbrahim Sofrası kuruldu. Birkaç kilometre uzunluğunda ve binlerce insanın birlikte oturduğu bir yemek sofrası.
İnsanın ekmeğini, aşını başkalarıyla baylaşmasının, komşusuyla şehirlisiyle, köylüsüyle beraber aynı tabağa kaşık sallamasının verdiği huzuru yıllardır yaşatan bir ritüel, bir barış ve kardeşlik geleneği.
Bu geleneği Halil İbrahim Peygambere borçluyuz. Sofraya tek başına oturmayan ve aşını, ekmeğini başkalarıyla paylaşan, üç semavi dinin atası sayılan Halil İbrahim Peygambere..
Keşke şehrin tam ortasında değil, açık alanlarda kurulabilse bu sofra ve kazanlar kaynasa, bulgurlar pişse o kazanlarda.
İbrahim Halil Sofrasına böylesi daha çok yakışır bence..
Ayrıca da, Halil İbrahim sofrasının kurulduğu zamanları hatırlatacak, insanların bu döneme ilişkin kültürel birikimlerini zenginleştirecek sempozyumlar, paneller , teoloji ve tarih araştırmaları sofranın kurulduğu günlerde birlikte yapılabilir bence.
‘Peygamberler Diyarı’ olarak bilinen Urfa’nın bu müstesna tarihi ve kültürel mirası keşfedilmeyi bekliyor..
Halil İbrahim’in her yıl kurulan sofrasına dünyanın bir çok yerinden davet edilenler de var. Bu yıl da Tunus’tan, Mısır’dan tutun da dünyanın bir çok ülkesinden katılan misafirler vardı.
Geliyorlar bu insanlar ve Halil İbrahim sofrasına, Urfalılarla beraber oturuyorlar. Keşke daha çok şey paylaşılabilse bu sofralarda ve insanlar daha fazla bir zaman beraber kalabilseler.
Urfa’da Arapça, Kürtçe ve Türkçe’ nin bir arada ve hemen hemen aynı oranlarda konuşulması ise önemli bir avantaj.
Bakan Faruk Çelik ve Vali Celalettin Güvenç’in konuşması, yemeklerin yenmesi, topu topu bir saat bile sürmedi.
Böylesi bir uluslar arası buluşmada kanaatimce çok az bir zaman bu.
Ama dediğim gibi şehir içindeki bu mekan, başka etkinliklere çok uygun değil. Urfa’nın harika bir iklimi var. Halil İbrahim sofralarında açık ve trafiğe kapalı alanlarda buluşmak için ideal mekanlara ve imkanlara sahip bir şehir Urfa.
Konya Mevlana’yla tanınıyor bütün dünyada. Mevlana için Doğu’da ve Batı’da yazılan kitapların, yapılan araştırmaların, düzenlenen sempozyumların haddi hesabı yok.
‘Peygamberler Diyarı’ Urfa için benzer çalışmalar yapılabilir bence. Ya da yapılanlar daha da zenginleştirilebilir diyelim.
Urfa’ya gelip te Rojava hakkında bir şey duymamanız mümkün değil. Ben de duydum. Vali Bey, şimdiye kadar Kobani ve benzeri yerlere birkaç TIR dolusu yardım gittiğini söyledi. Yardımlar devam edecek. Şimdiye kadar yedi TIR dolusu yardım gitmiş..
Bu şehirler bilindiği gibi PYD’nin kontrolünde. Ama PYD kontrol ediyor diye, yardımları kısmak gibi bir politikanın olmadığını anlattı Vali Bey. Bu konuda yayılan yanlış bilgilerden ve suçlamalardan rahatsızlığını ifade etti, haklı olarak. Yardımlar Suriye Kızılay’ına teslim ediliyor ve Suriye Kızılay’ı da yardımların en azından bir kısmını, şehrin günlük yaşamında etkin olan ve PYD’nin kurduğu sivil örgütlere teslim ediyorlar. Durum buyken, yardım engelleniyor diye propaganda yapılması, Rojava’dan yaralı olarak getirilen bir gencin hastanede organlarının zorla alındığı yolunda söylentiler yayılması, üzüntüye yol açmış..
Halil İbrahim Sofrasını anlatırken yerimi bitirdim. Perşembeye GAP’la devam edeceğim
GAP’la ilgili o kadar güzel şeyler duydum ki, Perşembe gününün yazının başlığı kendiliğinden çıkmış oldu:
Ya GAP olmasaydı? Sorunun cevabı Perşembeye..