İngiliz Büyükelçi Richard Moore’un karşısındaki “terbiyeli çocuk oturuşu”nu gördünüz mü?
Bir de “sırıtık” çehresi...
Hani, “gerekçesiz mütebessim” denir ya... O cinsten bir sırıtış... Rahmetli Necip Fazıl’ın bu tipler hakkında sarf ettiği sözü hatırlatmayayım şimdi. Neme lazım! Mahkemeye koşmayı alışkanlık haline getirdi. Bir de Kemal Efendi’nin “kuruntularıyla” uğraşamam.
Efendim, geçen hafta görüşmüşler...
Hayır, “arka kapı ziyareti” değil. Açıktan görüşmüşler...
Müttefik John Bass’le genellikle arka kapı diplomasisi kurardı. Bass, CHP genel merkezine “gizlice” gelir, “gizlice” ayrılırdı. Ya da tatillerde bir araya gelirlerdi.
En son Artvin’de görüşmüşlerdi. Görüşmenin sonunda (karayoluyla Ankara’ya dönerken) Kemal Bey bir de “suikast tehlikesi” atlatmış, “hendekteki arkadaşlarının” silahlı saldırısına uğramıştı.
Richard Moore, genel merkeze gelmiş.
Oturmuşlar, bir güzel söyleşmişler.
Büyükelçi, bizimkinin yürüyüşünü ve endamını övmüş, “Çok ses getirdiniz, tebrik ederim” demiş. (Mutlaka dalgasını geçmiştir. Moore’un sosyal medya hesabını izleyin, hak vereceksiniz.)
Bizimki de, “terbiyeli çocuk oturuşunu” bozmadan teşekkür etmiş ve hazır bir “yabancı” bulmuşken ülkesini şikâyet etmiş.
Ne mi demiş?
İçinde “adaletsizlik” geçen bir sürü cümle kurduktan sonra, Türkiye’nin AB hedefini boşlamaması ve AB perspektifinden uzaklaşmaması gerektiğini söylemiş
Bunu, AB perspektifinden hızla uzaklaşan ve hatta AB’den çıkmak için referandum yapan bir ülkenin Büyükelçisine söylüyor. Ne tuhaf, değil mi?
Daha da tuhafı şu:
İkili 15 Temmuz girişimini de konuşmuşlar.
Konuşmada “kontrollü darbe” sözünün geçip geçmediğini bilmiyorum.
Bildiğimiz Kemal Bey dayanamaz, karşısında “yabancı” görünce bütün cıvataları gevşetir.
Mutlaka demiştir.
Konuşmasının uygun bir yerine mutlaka “kontrollü darbe” sözünü yerleştirmiştir... (“Kontrollü darbe gecesinde Kıbrıs üssünüzdeki birlikleriniz niçin alarm vaziyetindeydi?” diye sormuş mudur, sanmıyorum.)
Fakat bu güzel buluşma ve söyleşi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir açıklamasıyla “berbat” oldu.
Erdoğan (MİT TIR’ları hadisesini işaretle), “Bu olayla alakalı Kılıçdaroğlu’nun bağlantısı çıkarsa, şaşırmayın” dedi.
Hiç şaşırmayız.
Hatırlayalım:
Ülke tarihinin belki de en büyük casusluk olayının faili Can Dündar, MİT TIR’larıyla ilgili görüntüleri bir solcu milletvekilinden aldığını söylemişti.
O solcu milletvekili (Enis Berberoğlu) şu an içeride.
Peki, o görüntüleri milletvekiline ulaştıran “mutemet el” kimdi?
Bu soruya cevap bulmakta güçlük çekebileceğinizi zannetmiyorum.
Kemal Kılıçdaroğlu ve “ekibi”, o görüntüler yayınlanmadan 10 gün kadar önce Zaman gazetesini ziyaret ettiler.
Ekipte, Enis Berberoğlu da yer alıyordu (Önemli bir ayrıntı: O tarihte FETÖ, “paralel devlet yapılanması” adıyla MGK’nın terör örgütleri listesine girmişti. Kılıçdaroğlu, terör örgütünün yayın kuruluşunu ziyaret ediyor, dikkat!.)
Ziyaret dönüşü, Kılıçdaroğlu, MİT TIR’larına ait görüntüleri izlediğini ve “o TIR’larda ne taşındığını kendi gözleriyle gördüğünü” açıkladı.
Bir süre sonra da, hakkında yayın yasağı bulunan görüntüler Cumhuriyet gazetesinde yayınlandı.
Bu trafiği ve açıklamalar silsilesini izleyin.
Karşınıza, “maskeli adamlar” tarafından getirilen görüntüleri bile sorgusuz sualsiz kabul eden “tape yayıncısı” bir isim çıkacaktır.
Bu isim Kılıçdaroğlu’ndan başkası olamaz ve ne yazık ki FETÖ kaynaklı manipülasyonlarda bütün “bağlantılar” ona çıkıyor!