Hükümetin öncelik verdiği üç ana başlık var. Güvenlik, ekonomi, dış politika.
Güvenlik başlığı hem terörle mücadeleyi hem de geçici koruma statüsündeki Suriyeliler konusunu içeriyor.
Başkan Erdoğan gayet anlaşılabilir bir şekilde Suriyelilerin güvenli ve gönüllü olarak ülkelerine dönüşlerini sağlama konusuna öncelik vereceklerini açıkladı.
Katar'ın katkılarıyla yürütülen projeye öncelik verilmesi muhalefetin seçim öncesi propaganda malzemesini ellerinden alması itibariyle anlamlıdır. Bununla birlikte misafirlerimizin tedirgin olmamaları için gönüllü ve güvenli dönüş ilkesinin altı çizilmektedir.
Seküler kesimin her fırsatta rahatsızlığını dile getirdiği ensar anlayışından da taviz verilmemektedir.
Ensar anlayışı dayanışma ve yardımlaşmanın zirvesidir. Mümin olmayanın kolay anlayamayacağı bir ruhtur!
Doğrudan insana dokunduğu için Başkan Erdoğan bu meseleye öncelik vermektedir.
Hükümetin ikinci önceliği ekonomi, daha anlaşılabilir bir ifadeyle enflasyonla, yani pahalılıkla mücadeledir.
Pahalılık vatandaşın haklı olarak en fazla müşteki olduğu alan.
Üretim, ihracat gibi temel ekonomik parametreler pozitif olduğu halde dünyadaki ekonomik dalgalanmanın etkisi vatandaşa pahalılık olarak yansımaktadır.
Aslında hükümeti olumsuz etkileyen en önemli husus da pahalılıktır. Fakat millet pahalılığa rağmen 'tencerenin yıkamadığı hükümet yoktur' ezberini bozarak, seçimde cumhurbaşkanına güvendiğini göstermiş ve tekrar seçmiştir.
Onun için de Cumhurbaşkanı öncelik verdiği üç konudan birini enflasyonla/pahalılıkla mücadele olarak seçmiştir.
Nitekim Cumhurbaşkanı Yardımcılığında ve maliyedeki görevlendirme ile ekonominin öncelendiğini dost düşman herkes anlamıştır.
Cumhurbaşkanı anlamayanlara da sözlü olarak anlatmış oldu.
Hükümetin üçüncü önceliği de aktif dış politikadır. Zaten Dışişleri Bakanlığı görevlendirmesi bütün dünyayı heyecanlandırdı. İçerde de dışarda da yeni dışişleri bakanı konuşuluyor. Adı bile yetti.
Son Milli Güvelik Kurulu (MGK) kararlarına baktığımızda da bu gerçeği çok net olarak görebiliyoruz.
Hatırlamakta fayda var. MGK Menderes'i asan darbecilerin hükümeti kontrol etmek için ihdas ettikleri, hükümeti her ay sigaya çeken ve talimatlar veren bir vesayet kuruluydu!
Milli güvenlikten anladıkları milli iradeyi sınırlamaktan ibaretti. En önemli mücadele alanlarından biri irticaydı. Yani İslam'dı.
28 Şubat'ta MGK'nın 18 maddesinin tamamı İmam Hatipler, Kuran Kursları, başörtüsü, kılık kıyafet gibi doğrudan dindarları hedef alan, İslami olan ne varsa hepsini irtica adı altında yasaklamayı tavsiye eden kararlardı. Yine hatırlamakta fayda var, '28 Şubat kararları uygulanacak!' diyen dönemin İçişleri Bakanı bugün İP'in başında bulunan hanımdı!
Cumhurbaşkanı, MGK'yı da vesayet sisteminin bir parçası olmaktan çıkartıp, milletiyle uğraşan değil milletine devletine hizmet eden bir kurul haline getirmiştir!
MGK'nın son kararlarına bakın!
Türkiye yüzyılının altını çiziyor!
Terör örgütleriyle mücadeleye vurgu yapıyor.
Suriye'nin toprak bütünlüğünün terör örgütlerinden kurtulmasına bağlı olduğunu hatırlatıyor.
Ülkemizdeki Suriyelilerin gönüllü ve güvenli dönüşlerine verilen ehemmiyeti kayıt altına alıyor.
Kosova'daki gerginliğe, Ukrayna Rusya Savaşına, Azerbaycan Ermenistan meselesine, Sudan'daki duruma temas ederek, Türkiye'nin dış politikadaki proaktif misyonuna vurgu yapıyor.
Hülasa, Türkiye halkıyla uğraşan bir devlet olmaktan çıkıp normalleşmiş, halkına ve devletine hizmet eden onların haklarını ve çıkarlarını içerde ve dışarda koruyup kollayan bir devlet olmuştur.
Bunun adı normalleşmedir!
Bu normalleşmeyi sağlayan da, hiç şüphesiz 21 yıldır vesayet odaklarıyla mücadele ederek ülkeyi yöneten liderdir!
Onu desteklemek için çok sebep var ama sadece bu bile yeterlidir!