ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Suriye’ye askeri müdahaleyi sadece kimyasal silah kullanımına tepki göstermek (tepkisiz kalmamış olmak) için düşündüklerini, Suriye’deki iç savaşa karışmaya niyetli olmadıklarını söyledi; yani, devrimcilerin zaferine katkıda bulunmayacaklarını ifade etti.
Fransa Başbakanı Ayrault da Esed’i devirmeyi hedeflemediklerini bildirdi.
Devrim hareketinin başından beri “Bu iş bir Batı tezgâhıdır”, “Suriye Devrimi Paris’te icat ve imal edildi” deyip duran zevat bir kere daha ‘ofsayta’ düştü.
Beşşar Esed liderliğindeki katil Baas rejiminin yıkılması için Batı’nın vicdanına seslenip duranlar da ‘ofsayta’ düştüler.
Başbakan Erdoğan soruyor ya, “Mesele sadece bir katliamda kimyasal silah kullanılmış olmasından mı ibaret? Başka silahlarla öldürülen 100 bin insanın canı can değil mi?” diye...
Batılı devletler için aslında o kimyasal silahlı saldırıda ölenlerin canları da bir kıymet ifade etmiyor.
Onların mesele edindiği şey, Baas rejiminin elindeki kimyasal silahların bir gün İsrail’e karşı kullanılabileceğidir.
“Beşşar Esed kullanmasa bile onu devirip Suriye yönetimini ele geçiren İslamcılar kullanır” diye düşünüyor ve bunun önüne geçmek istiyorlar.
Hepsi bu.
Devrimcilerin hürriyet ve adalet talepleri umurlarında değil.
Baas rejiminin caniliği umurlarında değil.
Kimyasal silah edindiği ve kullanmaktan imtina etmediğini gösterdiği için Beşşar Esed’in mutlaka cezalandırılması lazım dedikleri filan da yok.
Bilakis, nasıl etsek de bu meseleyi Beşşar Esed’e zarar vermeden / İslamcı muhaliflerin ekmeğine yağ sürmeden tatlıya bağlasak diye kafa patlatıyorlar.
Son günlerde üzerinde durdukları formül şu: Esed yönetimi kimyasal silahları uluslararası topluma teslim ederse mesele biter, askerî harekâta gerek kalmaz.
Rusya da Esed yönetimine “Ver kurtul” diyor (Böylece, Baas rejiminin elinde kimyasal silah bulunduğunu ikrar etmiş oluyor).
Vaziyet budur.
Dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz: Suriye’deki zalim Baas rejiminin yıkılmasını isteyen hükümetimiz, bu işte yalnız olduğu ve yalnız kalacağı gerçeğinin gereğini süratle ve cesaretle yapmalıdır.
Tabii ki devrimcilerin dişlerine kadar silahlandırılmasından bahsediyorum.
Fitne-fesada bulaşan, zalimlik yapan gruplar hariç tabii.
Bu tür grupların öne çıkmaması ve devrim sonrası Suriye’nin terör belasıyla boğuşmaması için de Türkiye’nin cepheye ağırlığını koyması şart.