MHK, hakemleri savunmalı... Onları yalnız bırakmamalı. Ama bir şeyi karıştırmadan: Hakemi savunayım derken, onun yaptığı hataları da savunmuş olmamalı.
Bu ince farkı yakalayamadığımız zaman hakem hatalarının, yetersizliklerinin önüne geçemeyiz.
MHK ve güvenerek danıştığı konunun önemli kişileri, (Uilenberg gibi), tekrarlanmasına karar verilen K.Paşa-BJK maçında ‘kural hatası olmadığını’ savundu. Burada asıl amaçları ‘hakemliği gözden düşürmemekti!’ Ama bunu yaparken, hakemin o maçtaki saçmalıklarının üstünü örteceklerinin farkına varmadılar! Orada işlenen futbol cinayetine ve bunu hakemin yakalayamayışına, göz yumdular. Topluma bir yanlışı ‘doğru gibi’ göstermiş oldular.
Bereket TFF duruma el koydu!
Hakemleri kırmamalıyız. Özgüvenlerini kazanmalarına destek, yitirmelerine engel olmalıyız. Ancak bunun yöntemini iyi belirlemeli, kaş yaparken göz çıkarmamalı, hakemlerle korumaya çalıştığımız temel değerlerin, hakemlerle yıkılmasını önlemeliyiz.
Doğru yere varmak için doğru yoldan yürümek gerekir.
Dün bir arkadaşım, “Beşiktaş’ın Galatasaray’ı yenmesinin kestirme yolunu söyleyeyim mi?” dedi?
Futbol ‘kesinlikleri’ kaldırmaz biliyorsunuz. Merak ettim. Söyledi!
“Ayarlarsınız 50-60 adam, durum Beşiktaş için kötü ise maçın sonuna doğru sahaya dalarlar, hakem içeri kaçar, gelmez. Ve Beşiktaş 3-0 hükmen yenilginin rövanşını 3-0 hükmen kazanarak alır...”
Şakacı ve iğneleyici yaklaşımdı, ama ülkemizde uygulaması pek zor olmayan bir düşünceydi...
TFF, UEFA’dan temelini alıp aynen yönetmeliğimize koyduğu bir cezalandırma yöntemini gözden geçirmeli.
Söz gelimi sahadaki futbolcuya saldıran adamı yakalayıp karakola götürüyorlar. Orada yasal işlemler başlatılıyor ve giderek adam yargılanıyor. Er-geç, az-çok, suçu işlemiş olan kişiye bir ceza veriliyor. Bu cezayı çekip çekmediğinin, kovalanıp kovalanmadığı ayrı konu. Ertelenebiliyor da...
Ancak TFF tutuyor, o maça ev sahipliği yapan kulübe de cezaları bastırıyor! Hükmen yenilgi, para, seyircisizlik... Ve işini bitirmiş oluyor!
Ancak bununla hiçbir yol alamadığını, kulüpleri yaralayarak, bindiği dalı kestiğini göremiyor! Efendim güvenlikten kulüpler sorumlu imiş, kurala göre. Evet, kurala göre öyle de, ülkemiz koşullarında eldeki o kural yeterli mi? Kulüplerin bu sorumluluğu yerine getirme olanakları ne?
Oraya bakmıyorlar!
Bunları düşünelim biraz.