Paris’teki olay vahşi bir terör saldırısıdır. Faillerin gerekçeleri, kimlikleri sonucu değiştirmiyor. Onlar insan öldürürken tekbir getirse de İslamiyet’in böyle bir emri olamaz, ‘cihad’ın bireylerin kendi kafasına göre önüne gelene saldırmak değildir. O halde, İslamiyet’e iftira mahiyeti taşıyan ve biz Müslümanları ayrıca mağdur eden bu saldırıyı gerçekleştirenleri bin defa kınıyoruz.
Keşke katiller öldürülmeseydi de bu saldırının sır perdesi aralanabilseydi. Ama ‘Avrupa’nın 11 Eylülü’ olmaya yönelen bu faili meçhul olayın öncesi ve sonrası hakkında dile getirilmesi gereken şeyler var...
Keşke hakaret de kınansaydı
Bugün bu eyleme hep birlikte ateş püskürüyoruz; öyle de olmalı. Ama keşke bu dergi İslamiyet’le ve Hıristiyanlıkla alay ettiği zaman da herkes, ‘ifade özgürlüğü’ gibi basit bir bahaneye sığınmayıp, kimsenin ‘hakaret özgürlüğü’ olamayacağını dile getirseydi. Oysa bugün, geç de olsa bu yanlışın dile getirilmesi gerekirken tam aksine o yanlışlar ve sahipleri kutsallaştırılarak yeni yanlışlara zemin hazırlanmaktadır.
‘Medeniyetin beşiği’ denilen Avrupa, yıllardır Müslümanlara ve İslamiyet’in sembolü olan camilere yapılan saldırılara neden net bir tavır koymadı. Daha iki gün önce İsviçre’de başörtüsü yüzünden ağır hakarete uğrayan bir kardeşimiz, giderilmesi için davacı olduğu mahkemeden ‘suçlu’ olarak çıktı.
İnancımıza, peygamberimize hakareti ‘ifade özgürlüğü’ diye savunanlara soruyorum. Bizim inanç ve ibadet özgürlüğümüze ne oldu? Türkiye’den yapılan başvuruları kabul etmek için kapıda bekleyen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi neden biraz da burnunun dibine bakmıyor? Yoksa Müslüman’ı ‘insan’ olarak görmüyorlar mı?
Operasyonlar kimin için?
Avrupa’nın “Müslüman bir
Türkiye’nin AB’de yeri yok” noktasına varan bu tavrının, Paris’teki çok kötü kokular yayan saldırılardan sonra ‘eylem’e dönüşeceği yönünde emareler görünmeye başladı. ‘Mağdur’ havasına bürünen Avrupa medyası, asıl mağdur olan Müslümanları ve İslamiyet’i suçlu ilan etmiş ve acilen savaş başlatmıştır. Gerçekten önümüzdeki dönemde bu tavır yaygınlaşır ve Müslümanlara karşı asırlar sonra tekrar Haçlı ruhu hortlatılırsa korkarım bu,
Avrupa’nın da Ortadoğulaşmasının başlangıcı olacaktır.
Batı’nın çifte standardı bu vesileyle bir kere daha ortaya çıktı.
Her terör çirkin, her terör muhatabı mağdurdur. Mağdurlar arasında kimliğine, inancına, ülkesine göre ayırım yapmak da en az o kadar çirkindir. Bugüne kadar yüz binlerce kişi teröre kurban gitti. Paris’teki olayla eş zamanlı olarak Yemen’de de 35 kişi öldürüldü. Daha dün gece Boko Haram diye bir örgüt bir kasabayı yok etti, 2 bin kişiyi öldürdü. “O mağdurlarla neden kimse ilgilenmedi, onlar insan değil mi” diye soranlar haksız mı?
Türkiye yıllardan bu yana terörün ırkının ve dinini olmadığı, bütün dünyanın ortak tavır takınması gerektiğini anlatmaya çalıştı. Artık, menşeine ve muhatabına bakmaksızın bütün terör eylemlerine karşı samimi ve dürüst bir tavır sergilenmesi gerektiği anlaşılmalıdır. Yıllarca şahit olduğumuz “Bana dokunmayan terörist bin yaşasın”
tavrının dünyayı getirdiği nokta burasıdır. Artık terörün de küreselleştiğini, ortak mücadele edilmediği sürece kimsenin huzurlu olamayacağını herkesin öğrenmesi gerekiyor.
KAFAMA TAKILANLAR..
Pek amatörmüş!
Her hareketlerinden son derece profesyonel olduğu anlaşılan teröristlerin kaçtıkları aracı terk ederken kimliğini ‘unutmak’ gibi bir acemiliği nasıl yaptıklarını anlamak mümkün değil. Kafama takılan bir başka ayrıntı da daha önce Suriye sınırında çekim yapan bir Fransız kanalın görüntülerine önceki gün Paris’teki saldırıyı gerçekleştirdiği açıklanan Said ve Şerif Kouachi kardeşlerin tesadüf etmiş olması...