Osmanlı İmparatorluğu 1. Dünya Savaşı’na planla ve stratejik hedeflerle girmedi. Devlet-i Aliyye kendi dışındaki planlardan habersiz, hazırlıksız ve güçsüz şekilde savaşa itildi. Büyük devletler zaten Osmanlı toprağını paylaşmaya, Türklüğü yok etmeye kararlıydı. O planları adım adım uyguladılar.
Osmanlı’nın savaşa itilmesinde iki Alman gemisinin Çanakkale’ye gelmesinin etkili olduğu bilinir. Ancak bu tesadüf değildi. Gemiler, Osmanlı’yı savaşa sokmak için Çanakkale’ye yollanmışlardı. Gemilerin Çanakkale’ye geleceğini Bab-ı Âli bilmiyordu. Sonradan Karadeniz’e çıkıp Rus limanlarını bombalamaları savaşı başlatmıştır ama o da tesadüf değildir. Almanya için en baştan hedef, Osmanlı’yı savaşa itmekti.
Osmanlı, Goeben ve Breslau’nun 29 Ekim 1914’te Karadeniz limanlarını bombalamasıyla savaşa girmedi. Goeben ve Breslau 10 Ağustos’ta planla Boğaz’a geldiler. İki gemi oldu-bitti ile Çanakkale’den geçtiğinde Osmanlı taraf olmuş, Almanya’ya eklemlenmişti. Savaş zaten Avrupa’da 1 Ağustos 1914’te başlamıştı. Osmanlı da günler içinde kontrolsüz biçimde savruldu.
Osmanlı’nın Almanya ile ilk bağı, 1913’te, daha Balkan yenilgileri sürerken Alman General Liman Von Sanders’in ‘Osmanlı ordusunu toparlamak için’ İstanbul’a yollanmasıyla başladı. Almanya Boğazlar, Anadolu ve Bağdat’a dek bölgeyi, demiryolu ile birlikte kontrol etmek istiyordu.
Mayıs 1913 - Haziran 1914 döneminde Osmanlı topraklarını paylaşmak üzere Almanya-Avusturya-İtalya’nın ve İngiltere-Fransa-Rusya’nın ayrı ayrı ve ayrıntılı planları vardı.
24 Mayıs 1913’te Alman İmparatoru-Kayzeri Wilhelm’in kızının düğünü vardı. Düğüne, İngiltere Kralı 5. George ve Rus Çarı 2. Nikola da katılıyordu, zaten hepsi akrabaydılar. Alman Dışişleri belgelerine göre, Wilhelm, düğün sırasında kuzenleri Kral George ve Çar’a, İstanbul’a bir general yollayacağını söyler ve zımni onay alır. 1914’te Rusya, bu generalin varlığına şiddetle karşı çıkacaktır, şartlar değişmiştir.
14 Aralık 1913’te ‘Liman Paşa’ İstanbul’a gelir. Alman askeri heyeti sonra 60 subaya yükselecek ve İstanbul, bir Alman garnizonuna dönüşecektir.
Kayzer telgraf okuyor
28 Haziran 1914’te Saraybosna’da suikast işlenmişti. Dünya haftalar içinde büyük savaşa gidiyordu. 22 Temmuz 1914’te İstanbul’daki Alman elçisi Wangenheim, Berlin’e ‘Enver Paşa bizle ittifak anlaşması yapmak istiyor’ diye yazdı. Avrupalı büyük güçler arasında sıkışan Osmanlı nazırları kendi aralarında oylama yapmış, İttihatçı çoğunluk Almanya ile ittifakı uygun görmüştü. Liberaller diye anılan azınlık da, İngiltere-Fransa ile ittifak istiyordu.
İşin ilginci, İstanbul’daki Alman Büyükelçi, zayıf Osmanlı ile ittifakın faydasına inanmamaktaydı. Bunu yazıp Berlin’e yolladı. İstanbul’dan gelen bu gizli telgrafı okuyan Kayzer Wilhelm, kâğıdın kenarına not düştü: “Teoride doğru, ancak bu şartlarda yanlış bir görüş. Yapılması gereken, Balkanlarda bütün silahların Avusturya adına Slavlara dönmesi ve ateşlenmesidir. Bu yolda Türk-Bulgar ittifakı da kabul edilmelidir. Bunlar fırsatçı politikalardır ve bu durumda böyle politikalar izlenmelidir” (Aussenpolitik. Cilt 8. Sayfa 562-563)
İmparatorun Osmanlı’ya ilişkin yazışmalara bizzat taraf olup, diplomatik memur gibi telgrafları okuyup yorumlaması, hayli ilginç. Daha da ilginci, İstanbul’un büyük komplodan habersiz, uzak ve ihtiyatsız biçimde kendini sel sularına kaptırma arzusuydu.
Sadrazam Said Halim Paşa 23 Temmuz’da Alman elçisine “Biz Almanya ile sadece Rusya’ya karşı ittifak istiyoruz. İngiltere ve Fransa’ya karşı değil” der. Alman elçisi Wangenheim’ın pek umurunda değildir. Bu bilgiyi de Berlin’e yollar. İstanbul’dan gelen telgraflara ayrı merak gösteren Kayzer Wilhelm, bu bilgiye büyük tepki gösterir ve yine yazar: “Osmanlı size kendini veriyor”!! Reddetmek ya da küçümsemek, Türklerin Rusya-Galya ikilisine yanaşmasına neden olacaktır. O zaman da Osmanlı üzerindeki etkimiz hemen biter. Wangenheim, ittifak konusunda tereddütsüz biçimde Türklere kendisini açmalı, ne istediklerini öğrenmeli ve bize bildirmelidir! Hiçbir hal ve şart altında Türkleri geri çevirme lüksümüz yoktur.” İmparator ünlem koyduğunda, kızmış demekti. Muhatabını o ünlemin altına gömebilirdi!
Kayzer, büyük resmi görmektedir, haritayı bilmektedir ve haritanın parçası olarak Osmanlıyı elinde tutmaya kararlıdır.
Alman belgelerine göre Said Halim Paşa, Wnagenheim’dan yalnızca Rusya’ya karşı ittifak için gizli bir anlaşma taslağı hazırlamasını ister. Bu anlaşma nazırların çoğundan gizlenecektir.
Anlaşma tümüyle Alman çıkarlarına hizmet etmekte ve Osmanlı üzerinde tam hakimiyet kurmaktadır. Kayzer 31 Temmuz’da Avusturya askeri ataşesine büyük gizlilik kaydıyla bilgi verir: “Anlaşma, Osmanlının Liman Von Sanders komutasında 5 ordu ile Rusya’ya yürümesi taahhüdü içeriyor”... İstanbul’da Almanya ile ittifak peşinde olanların kaçı, bu yükümlüğün farkındaydı?
Kayzer’in harfi harfine bildiği, Sultan Reşad’a usulen sunulan 2 Ağustos 1914 Almanya-Osmanlı ittifak anlaşması, gizliydi. Anlaşmayı İstanbul’da sadece 5 kişi biliyordu. Anlaşmanın gerçekten ne anlama geldiğini de, sadece Enver ve Talat Paşalar bilmekteydi. Enver Paşa’nın, çok mutlu olduğu muhtelif kaynaklarca anlatılır. Almanya zaten bir gün önce 1 Ağustos’ta Rusya’ya savaş ilan etmişti. Ağustos 1914, Osmanlının kendi çıkarı, kendi zamanlaması ve kendi kontrolünde gelişmiyordu. Çıkarlar, hedefler ve eldeki güç hesaplanmamıştı, rüzgar sürüklüyordu.
Alman Avusturya-Macaristan Osmanlı Bulgar ittifakı.
Yunanistan Çanakkale’ye saldırır mı?
Temmuz 1914’te Alman İmparatoru Wilhelm Osmanlı’yı bağlamaya çalışmaktaydı. Bu arada İngiltere-Fransa’ya yakın duran Yunanistan’ın ‘ani bir saldırıyla Çanakkale Boğazı’nı işgale çalışacağı’ yolunda bir istihbarat Wilhelm’e ulaştı.
Wilhelm, Yunan Kralı Konstantin ile de akraba idi. Kayınbiraderine haber yolladı: “Türklerle ittifak anlaşması yapmaya çalışıyorum, sakın oraya saldırma. Ayrıca, bize sen de katıl.”
Konstantin, Osmanlı’ya saldırma niyeti olmadığını söyler ve asıl Osmanlı’nın, can düşmanı Bulgaristan ile nasıl ortaklık yapacağını sorar. Kayzer, öfkelenmiştir: “Rusya’ya karşı savaşmak üzere Osmanlı ile ittifak yaptım. Yunanistan bize katılmazsa, bizden düşman muamelesi görür.” 4 Ağustos’ta Berlin Atina’ya “Alman, Osmanlı, Bulgar, Romen ittifakı tamam, Akdeniz’deki Alman gemileri yakında Osmanlı donanmasına katılacak” der.
Akdeniz’deki Goeben ve Breslau’nun Boğaz’a geleceğini Berlin ve Atina bilmektedir, ancak İstanbul’un haberi yoktur. Almanya’da plan yapılmıştır ve İstanbul her şeyden habersiz, oldu-bittilere uymaktadır.
Her şey birkaç günde oldu
Avrupa güçleri Ağustos’ta karşılıklı savaş ilan ederken, Osmanlı’nın şimdilik kenarda kalmasını istiyorlardı. Osmanlı, ihtiyaca göre hedef olacaktı.
İstanbul zaten Almanya ile gizli anlaşmanın ayrımında değildi ve herkese “Tarafsızız” diyordu. İngiltere, Osmanlı tarafsızlığından memnundu. Mısır’ı korumaya almadan, Hindistan’da topladığı kıtalar Süveyş’ten geçmeden, Doğu Akdeniz’in karışmasını istemiyordu. Üstelik Halifenin İngiliz ve Fransız sömürgelerindeki Müslümanları ayaklandırmasından kaygı duymaktaydılar. Almanya da bu ihtimale bel bağlamıştı. Sonra ayaklanma kaygılarının yersiz olduğu anlaşıldı.
Osmanlı gizli anlaşmasının ertesi günü, 3 Ağustos’ta Almanya, Fransa’ya savaş açtı… Aynı gün İngiltere, Osmanlı için yapılan Sultan Osman ve Reşadiye zırhlılarına el koydu.
Gemilerin parası fedakarlıkla toplanmıştı. Bu gemilerle Osmanlı Ege’de Yunanistan’a net üstünlük kuracak, Karadeniz’de Rusya’yı tehdit edecekti. Yunanistan’ın, bu gemilerin Osmanlı’ya verilmemesi için bütün yolları denediği biliniyordu. Yunanistan tarih boyunca Türkiye’nin silah alımlarını önlemeye çalışmıştır.
Gemilere el konması, Osmanlı’yı Almanya’ya daha da yakınlaştırdı. İstanbul’da İngiltere’ye büyük tepki doğdu, ancak Londra’nın umurunda değildi. Asıl dertleri Almanya idi: 4 Ağustos’ta Almanya, Belçika üzerinden Fransa’ya saldırdı. İngiltere de Almanya’ya savaş ilan etti.
Alman Genelkurmayı zaten Goeben ve Breslau’yu Çanakkale’ye yönlendirmişti. Alman gemileri her durumda Boğazlardan geçecekti. İstanbul’un bundan haberi yoktu.
Berlin, gizli Türk-Alman anlaşmasından İstanbul’un cayabileceğini oyalamaya geçeceğini düşünüyordu. O yüzden Goeben ve Breslau fiili durum yaratmak üzere 10 Ağustos’ta geldiler. Anlaşma olmasa da Osmanlı, Boğazları Alman gemilerine açarak safını seçmişti.
İki Alman gemisi pratikte Almanya’nın Saray ve Babıali üzerindeki kontrolünün araçlarıydı. İki gemi İstanbul önlerindeyken kimse Almanya’ya itiraz edemezdi.