Gazetenin birinde “İlk iktidara geldiklerinde Hasan Fehmi Güneş CHP lideri Bülent Ecevit’e, MİT’i feshetme teklifinde bulunmuş” haberini okuyunca güldüm. Gülmemin sebebi, yeni bitirdiğim bir roman sayesinde, Güneş’in teklifiyle Ecevit’in İzmir’de uğradığı suikast arasında bir ilişki kurmam oldu...
Stephen Frey benim izlediğim romancılardan... Başkalarının anlatamadığını roman tarzında yansıtan bir yazar olduğunu tahminde zorlanmamışsınızdır. Önceleri içinden bildiği ‘finans dünyası’nda dönen dolapları romanlaştırdı Frey; son zamanlarda ufkunu genişletti ve daha ‘derin’ mevzulara girmeye başladı.
Arctic Fire geçtiğimiz hafta okurlarla buluşan son romanı...
Konusu yabancımız değil: Varlığını yalnızca en tepedeki birkaç kişinin bildiği 100 kadar kişiden oluşan bir derin devlet yapılanması söz konusu... En iyilerin ince eleyip sık dokunarak eleman olarak alındığı bir yapılanma... Finansmancılar da en iyi, tetikçiler de... Hepsinin üzerinde anlaştığı tek bir amaç var: Devletin kişilerden daha önemli olduğu; esas olanın ülkenin birliği, dirliği ve dünya liderliğinin devamı...
Hayır, elbette Türkiye’yi anlatmıyor Frey; böyle bir yapılanmayı uygun gördüğü ülke Amerika... Sovyetler’e karşı kurulmuş örgüt Soğuk Savaş bittiği halde varlığını sürdürmüş... ABD’yi tehdit eden -veya edebilecek olan- her tehlikeye karşı önlem almakla kendisini yükümlü hissediyor; bunun için gerekirse ‘önleyici saldırı’ da düzenliyor ve düzenletiyor...
İçeride siyasi veya toplumsal amaçlı cinayetler işlediği gibi, usul hataları yüzünden yasaların elinden kurtulmuş sapıkları da ortadan kaldırıyor...
Ecevit’le romanın ilişkisine geliyorum: Romanda siyaset ve iş dünyası dışından solcu bir akademisyen seçimlerde başarı gösterip Beyaz Saray’a taşınıyor ve gizli örgütün varlığını duyar duymaz, “Ben şeffaf olmayan, hesap vermeye yanaşmayan, kanunsuz cinayetler işleyen bir örgüt istemem” diyor...
Başkanın “Gizli yapılanma yok edile” emrini öğreniyor örgüt... Öğrenince, ilk tepkisi, suikast planı düğmesine basmak oluyor...
Ecevit’e de İzmir/Çiğli Havaalanı’nda yalnızca devletin istihbarat örgütünün zimmetinde bulunan bir silâhla suikast girişiminde bulunulmuştu ya, ABD’deki gizli örgüt de başkanı Kaliforniya’da öldürmeyi planlıyor...
Kime anlatsam, bu noktada, “Kaliforniya’da değil Teksas’ta, hayali başkanı değil John Kennedy’i öldürdüler” dedi bana...
Neyse...
Çok farklı bir entrikası daha var romanın; o da bize pek yabancı değil: “Amerikan toplumunun 11 Eylül uğursuz saldırıları sonrası duyduğu dehşet ve korku yıllar içerisinde zayıfladı, yeni bir sarsıntıya ihtiyaç var” düşüncesiyle olağanüstü büyük bir şok yaşanılmasına da karar veriyor örgüt...
Patlaması basit LNG likit gazı yüklü dev bir tankerin ABD’ye girmesini kolaylaştırıyor; amaç ‘Müslüman fanatikler’ tarafından yapıldığı sanılacak bu eylemde en az 500 bin Amerikalının hayatını kaybetmesi... “Öyle İkiz Kuleler’de olduğu gibi iki veya üç bin değil en az 500 bin insan ölmeli” diye düşünüyor planı yapanlar... Bir radikal İslâmi örgütü heveslendirip gaz yüklü tankeri kendi korumaları altında sefere çıkarıyorlar...
Örgütü yok etmek isteyen başkan ölecek, yarım milyon insanın hayatını kaybetmesi yüzünden tüyleri diken diken olacak Amerikan toplumu her türlü aşırı tedbiri kabullenecek... Örgütün planı bu...
Sayfalarını çevire çevire yoruluyor, ama romanı elinizden bırakamıyorsunuz...
Gizli örgüt bu kadar gizliyse, operasyon ve eylemleri için parayı nasıl buluyor? “Kolayca” diyor örgütün başındaki kişi... Ülkenin en zengin on kişisinden altısı kendilerine yakın ve destekçileriymiş; “Ne kadar para istersek derhal emrimize amade” de diyor...
TBMM’nin darbeleri soruşturan komisyonu bu hafta da tanıkları dinleyecek. Bugün dinleyecekleri arasında Radikal yazarı Avni Özgürel de var. Meraklı bir milletvekili, bakarsınız, “Kim bu Ejder?” diye sorar...
Vereceği cevabı ben de merakla bekliyorum...