ABD tarihinin ne yaptığını bilmeyen, salt kökten dinci dürtülerle hareket eden, cehaleti erdem sayan tek Başkanı George W Bush, Saddam’ın elinde nükleer silahlar olduğunu, Batılılarca saygınlığı tartışılmayan emekli Genel Kurmay Başkanı ve Dış İşleri Bakanı Collin Powell’a Birleşmiş Milletler’de fotoğraflar ve haritalar eşliğinde açıklattığı zaman başta İngiltere bir çok Avrupa ülkesi “bu büyük tehlikeye” inanmıştı. Bu inanç kalkanının ardına sığınan Bush Irak’a, en büyük destekcisi, İngiltere Başbakanı Tony Blair’le birlikte saldırdı. Toz duman dağıldığında Maliki ABD-İngiltere’nin kuklası olarak Saddam’ın kotuğuna oturtuldu. Maliki’nin Sünni’leri ezmeye yönelik siyaseti ki, bunu en çok eleştiren Türkiye ve Tayyip Bey’di, terörün dal budak salmasının birinci nedenidir Tabi ikinci neden Esad ve Suriye. Tayyip Bey Maliki’yi eleştirdiğinde, gerek Türkiye’yi gerekse de dünyayı anlamakta en az Gorge W Bush kadar “bilgili “ olan Kemal Bey Bağdat’a koşup Maliki’nin elini sıktı, böylece de Erdoğan muhaliflerinin Irak’ı adım adım mezhep çatışmasına sürükleyen bir kuklayı desteklediğini kanıtladı. Aynı Kılıçdaroğlu, siyasi rant peşinde koşturduğundan, Türkiye, IŞİD’ın elindeki 49 rehineyi kurtarmak adına Suudi Arabistan’daki bildiriye imza atmadığında , “bildiriyi imzalamamak IŞİD’ı desteklemektir” gibisinden sorumsuzca bir açıklama yaptı. Amaç Türkiye’nin bildiriyi imzalasın, rehinelerin hayatı tehlikeye girsin, biz de bunun siyasi meyvelerini yiyelim, düşüncesiydi. Ortada Batı’nın Irak saldırısı ve Esad’ın Süriye’li karşıtlarını bire kırması sonucu çıkmış, kafa kesen bir örgüt var. Ne zaman ne yapacağı belli olmayan IŞİD, Türkiye’nin atığı her adımı yakından izlerken ve ona göre tavır belirlerken dsevletin son derece duyarlı olmaması mümkün mü? Değil elbet! Ya ana muhalefetin?!
Peki bundan sonra ne olacak? Türkiye Cumhurbaşkan’ı Erdoğan’ın açıklamasıyla IŞİD’e karşı, gerekirse kara harekatına girebilecek. Bunun en büyük nedeni kendi güvenliğinin yanısıra IŞİD’e karşı mücadeleden çekilerek Suriye ve Irak’ta edindiği ciddi nüfuzu İran’a terk etmesi kaygısıdır ki, son derece doğrudur. Çağdaşlıkla İslam’ı “evlendirmeyi” başaran Türkiye bölgede benimsenebilir, peşinden gidilebilir bir örnek ortaya koydu. Türkiye’nin alternatifi olarak algılanan İran’sa siyasal düzenini, dinsel inançları kendine göre yorumlayarak ve bölgedeki mezhepçi ittifaklara sırtını dayayarak oluşturdu.
Artık IŞİD kendisine yönelik en büyük tehlikenin Türkiye olduğunun bilincinde. Bunun için de intihar bombacıları ve bomba yüklü kamyonları Türkiye’ye göndermeye çalışacaktır. Ülkede gerginliğin ve kaygının artmasını sağlayacak, ordunun güçlenmesi için demokrasinin zayıflamasına yol açacak Sıkı Yönetim ve OHAL gibi durumların ilanını sağlayacak girişimlerde bulunacak, Türkiye’nin bütün bölgede çok yakından, özlemle izlenen uygarlık modeline sahip yükselen değer olma sürecini engellemeye uğraşacak.
İran’ın bölgede tek belirleyici olmak için, İslam devriminen bu yana Büyük Şeytan olarak adlandırdığı ABD’ye yönelik, 14 Haziran’da Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin ağzından “terörle mücadelede Amerika’yla birlikte çalışmaya hazırız” açıklaması Ankara’nın gözünden kaçmamıştır elbet. Nitekim Cumhurbaşkan’ı Erdoğan, Türkiye’nin, en az İran kadar iyi bir satranç oyuncusu olduğunu, son ABD yolculuğu sırasında ve hemen sonrasında IŞİD’e karşı ittifaka, “koşullar oluştuğunda” ordusuyla birlikte girebileceğini açıklayarak “şah” demiştir.
Bundan sonrası kolay geçmeyecektir ama bu güne kadar yaşanan süreci Türkiye’nin iyi yönettiğini söylememek insafsızlık olur. Aylarca, Başbakan ve Dış İşleri Bakanı müttefik ülkelere Suriye konusunda harekete geçmek için zorladı. İran ve Rusya gibi Suriye dostu ülkelere Esad’ın demir yumrukla ülkesini yönetemeyeceğini, reform yapması için baskı gerektiğini söyledi. Dinletemedi. Maliki’nin siyasetini yerdi; kulak kabartan olmadı; çok eleştirildi. Ama sonunda bunca yanlış IŞİD’i doğurunca herkes Türkiye’nin haklılığını istemeye istemeye de olsa anlamaya başladı.
Başbakan Davutoğlu, “var olan duruma alternatifler üretemediğiniz zaman sorunu zamanında çözemediğinizde, bir sonraki dönemde alacağınız tedbirin çıtası yükseliyor....terör yapılanmasının nedenlerine inmedikçe ve bunları ortadan kaldırmadıkça, bir örgütü tasfiye edersiniz, başka bir örgüt çıkar!” sözünün doğruluğunu herkes kabul etmeden bölgedeki dehşet ve terör kolay kolay son bulmaz.