Bu sezon başladığında, ilk yarı sonunda ortaya çıkacak bugünkü tabloyu kimse tahmin edemezdi. İlk beklenmeyen şey, elbette Başakşehir'in lider olmasıdır. Ama onların bu başarısı, biraz da üç büyüklerin çok sallantılı bir sezon geçirmelerinin de katkısıyla oluştu.
G.Saray sezona iyi başladı, sonra dağıldı. F.Bahçe ise tam aksine, sezona çok kötü başladı; sonra toparlandı. Beşiktaş büyük bir kayba uğramadı ama, herkesin beğenisini toplayan iyi futbolu, kalitesini koruyamadı.
Takım içindeki iyilerin sakatlık serüveni hız kesmeden sürdü. Marcelo darbe aldı. Caner hala sakat. Neyse ki Talisca, eskisinden de daha iyi olarak bu süreci atlattı. Bolu maçında harikaydı. Beşiktaş'ta Oğuzhan, orta sahanın beyni olarak; geçen sezonki kıvamını bulamadı. Tolgay sakatlık sonrasında hala tam olarak kendine gelmiş değil... Takımın üstünde kara bulutlar dolaşırken, Wortalık günlük-güneşlik olamaz. Gene de bu süreci ucuz atlattılar.
Advocaat F.Bahçe'ye ilk geldiğinde, ünlü bir hoca olmasına rağmen; yaşı itibariyle epey hafife alınan biriydi. Ona yönelik güven çok azdı. Ama zaman geçince; takımı toparladı, Van Persie'yi sorun kaynağı olmaktan çıkardı, başlarda kaybolan şampiyonluk şansını yeniden devreye soktu. Savruk ve amaçsız takımı bir bütün haline getirdi. Fenerbahçe süper oynamasa da, takım oyununun gerektirdiği bir çok unsuru sahaya sürebiliyor.
Galatasaray'da ise, son Tuzla yenilgisi; acı bir milat olacak gibi. Hiç bir şey eskisi gibi kalmayacak. Otorite sıfırlandı. Mali yıkım sportif yıkımla birleşti. bunalım had safhada. Riekerink'e yol göründü. Podolski gidiyor, Sneijder bile gözden çıkarılır.