"DHKP-C iyi teröristtir, PKK kullanışlı olanından, DAEŞ ise çok kötüdür, çok kötü şekerim” diyen terörist severler bu soruya türlü türlü cevap veriyorlar.
Mesela biri “hayatı durdurun” deyip kendileri o hayatı koşar adım yaşıyor ve en cukka işleri gelir hanesine yazabiliyor. Bir diğeri “Erdoğan gitmedikçe terör bitmez” sözüyle aslında terörü kullandıklarını dolaylı olarak itiraf edebiliyor. Akıl tutulması yaşayan bir diğeri “hedef siviller değildi, asker polisti” deyip saçmalama özgürlüğünü kullanabiliyor. Özgür bir ülkeyiz ya. O bakımdan.
Bugün “teröre destek” kabilinden bu açıklamaları yapanlar, imza şov düzenleyenler, karşılarına savcı çıkıp “gelin bir ifade verin” dediğinde 180 derece dönüş yapıp anında herkesi satabiliyorlar. Aydın, sanatçı ve gazeteci kimlikleri var ya. Birbirlerini mazur görebiliyorlar. Özgür bir ülkeyiz ya. O bakımdan.
Biraz daha geçmişe gittiğimizde “Sakın Silah bırakmayın. Daha fazlasını almak varken neden azına razı oluyorsunuz. Bakın Avrupa arkanızda” diyebilen ve hala gazeteci olduğunu söyleyebilenler de utanmadan sokağa çıkabiliyor bu ülkede. Özgür bir ülkeyiz ya. O bakımdan.
Terörü destekleyen günlük mesajlarını, gözlerindeki çapakları temizlemeden, sabah uyanır uyanmaz sosyal medya çukuruna gönderenlerin arkalarındaki Avrupa’nın da sicili temiz değil.
Sabancı suikastı faili DHKP-C’li Fehriye Erdal’a sahip çıkan, PKK’lı teröristleri pamuklara sarıp sarmalayan Belçika mesela. Bugün 34 kişinin ölmesine bir o kadarının yaralanmasına neden olan terör saldırısının, senin geçmiş günahların bedeli olduğunun ne zaman farkına varacaksın? Fehriye Erdal’ı 1.250 Euro (yazıyla binikiyüzelli avro) cezayla serbest bırakmıştın, hatırladın mı?
Hadi o geçmişte yaşandı. Daha dün Başbakan Davutoğlu’nun toplantı yapacağı binanın hemen yanı başında terör çadırı kurulmasına neden müsaade ediyorsun. “Özgürlük” kamuflajı yetmiyor PKK terörünü desteklemene.
Dünyanın hiçbir yerinde bir insanın diğerini öldürme özgürlüğü olamaz. Kendine dokunulmadığı zaman “cici” gördüğün terörist zamanında almadığın tedbirler yüzünden başını belaya sokabiliyor bak.
Terör konusunda hem Avrupa’nın hem de Türkiye’nin “özgürlük” kadar “güvenliği” de ciddi ciddi düşünmesi gerekiyor.
Özellikle ikiyüzlülüğü bırakması gerekiyor Avrupa’nın. Kendi besleyip büyüttüğü ve rakibi olan ülkelerin üzerine saldığı teröristlere kucak açarak mücadele olamayacağını fark etmeli artık.
Türkiye’nin de teröre günlük destek verenlere artık daha ciddi yaklaşması gerekiyor. “Silah bırakmayın, hayatı durdurun, Erdoğan’ı gönderin, Ordu ne bekliyor?” cümleleriyle teröre destek verenleri dört duvar arasında dinlendirmenin zamanı geldi de geçiyor. Bu terör destekçilerine verilecek özgürlük demir parmaklık ardında 2 metrekare olmalı. Daha fazla değil.
FETÖ liderinden beddua seansı
Overdose (doz aşımı) iyice kendini belli ediyor. Önce mülaane dedi, Peygamber Efendimiz de böyle yapmıştı tezini öne sürdü. Geçtiğimiz gün Peygamber Efendimizi aradan çıkarıp direk beddua etmeye başladı. Yaşına başına bakmadan, elini kolunu yine hararetli şekilde savurarak “zırvasından zirvesine kadar” ateşler saldı, son ateş bükücü.
Olmuyor işte. Haksız beddua tutmuyor. İşin onun açısından kötü tarafı tutmayan beddua sahibini vuruyor. Çarpılmasına az kaldı (ya da çarpıldığı için mi böyle?)
Akarçeşme de kaçtı
At sahibine göre kişniyor. Kaçmanın adını “hicret” koydukları günden bu yana FETÖ’nün Genel Yayın Yönetmenleri bir bir terk ediyor ülkeyi. Kendileri kaçarken omuzlarına bastıkları masum kitleye utanmadan “direnin surda gedik açtık” diye cesaret vermeyi de ihmal etmiyorlar. Son kaçan Today’s Zaman’ın “çiçeği burnunda eski yayın yönetmeni” Sevgi Akarçeşme oldu. Belçika’ya kaçtı. Ona sorsanız (ki sormadan cevaplamış) Brüksel’e gelince nefes almaya başlamış. Böyledir. Herkes vatanında rahat nefes alıyor işte.