Bugün Bayram. Oruçları yaşadınız, yaşadınız. İçinizi dışınızı onardınız. Yıkık yerleri tamir ettiniz. Yürekleriniz bilendi.
Bugün bayram. Bir ayın manevi donanımı geldi toplandı içinizde. Sevinç yumakları kapladı her yanınızı. Evleriniz daha şimdiden küllî bir sevince hazır hale geldi. Gözler parlıyor. Oh Rabbim, çok şükür sana. Bize Zatına kul, Habibine ümmet olma idrakini lutfettin. Ramazan’ı yaşattın. Bu kutlu mevsimden nefes alma imkânına kavuşturdun. Şükür Sana. Arefe, yüreklerin Bayram’a hazır olduğu gün demek. Bir İslam yurdunun, bir ay süreyle kendi kendini yeniden inşa edip, günah yükünü azaltıp, fakir - fukarasının yüreklerindeki ezikliği giderip, sevinçleri kuşanıp Bayram’ın eşiğine gelmesi demek.
Bugün Bayram. Bugün oruç yok. Müslümanlar 14 asırdan beri Peygamberlerinin öğrettiği, önderlik ettiği şekilde Bayram sevinci yaşıyacaklar Ramazan’ın ardından. Bayram ayrı bir zikir hali. Sabah, evlerden çıkıyor, yollarda zikir halinde camilere doğru akıyor, namazda buluşuyor.... Sonra coşkun bir musafaha, kucaklaşma, sevinç alışverişi... Sıla-i rahim. Kalblerin bir ümmet örgüsü içinde kaynaşması... Komşu çocuğu bu bayramda yeni ayakkabı alabildi mi? Küsler barıştı mı? Küçük yanlışlıklar, ihmaller sonucu açılan kalb yaralarını sardın mı? Tüm İslam coğrafyasını ailen gibi bildin mi? Ailendeki bayram sevinci İslam coğrafyasının bir kesiti oldu mu?
Bugün bayram; yüreklerin buluşma günü. Bir yüreğimiz olmalı, anne-babalarımızın yüreği ile buluşacak. Bir sıla-i rahim sıcaklığında... Ellerinden öperken Rabb’in rahmet iklimini iliklerimizde hissedercesine...
Yüreğimizin bir parçası çocuklarımıza verilmeli, bir parçası yetimlere, öksüzlere, sokaklarda yaşayanlara... Mazlumlara... Gönlü yıkıklara... Gurabaya... Fukaraya... Bin parçaya bölünmeli yüreğimiz ve her parçası bir yaraya merhem olmalı bugün...
Bir yüreğimiz olmalı, fukara evlerine ulaşacak... Ne yapar bayram günü bu insanlar, ne yer ne içerler, nasıl sevinir, nasıl gülerler? Nasıl bayram yaparlar? Yüreğimizin bir parçası onlarla kalmalı, “aç sabahlayan” komşu evde bayram yaşamalı, fakirliğin azabından bir yudum emmek için...
Bir yüreğimiz olmalı, mülteci kamplarındaki iklimi duyumsayacak... Bir çocuk gülümsemesine ortak olabilmek için, kimsesiz kalmış bir annenin yalnızlığını birkaç saniye azaltmak için... Yüreğimiz bir tebessüm olmalı, bir kutu şekere dönüşmeli, bir küçük mendile sarılmalı, bir oyuncakla bütünleşmeli, bir dua haline gelmeli uzaktan da olsa, bir şefkat sağanağı haline gelmeli yüreğimiz.
Bir yüreğimiz kabristanlara uğramalı... Sıla-i rahmin bir başka boyutunda... Geçen günlere, aylara, yıllara rağmen, sıcak sımsıcak muhabbet halinde hatıralaşan canları, cananları konuk etmeli bir yüreğimiz... Onlara ulaşma duygusunu yaşamalı, onlara selam taşımalı, onlara rahmet duaları göndermeli...
Bin parçaya bölünmeli yüreğimiz ve her parçası bir yaraya merhem olmalı...
Bayram sevinçlerin büyütüldüğü bir iklimdir... O, Müslüman yüreğine has paylaşma duygusuyla sevinçleri büyütmek için, hüzünleri azaltmak için yüreğimiz bin parçaya bölünmeli bu bayram günü...
Ey kalblere hükmeden Rabbim, kalbimize Senin sevginden bir cömertlik ver, bir büyüklük lutfet... Lutfet ki, dünyanın tüm sevinçlerini ve tüm hüzünlerini paylaşmaya koşabilsin...
Okuyucularımın bayramını tebrik ediyor, Rabbimizin, gönüllerimize, yuvalarımıza, yurtlarımıza bereketler yağdırmasını niyaz ediyorum.