Dünkü yazıda, Suriye'de meydana gelen son büyük karışıklığın habercisi olan bazı gelişmelerle, evvelki gün İran medyasından bazı yansımaları aktarmış ve 'Evvelki gün, Nusayrîlerin ve Dürzîlerin merkezi sayılan Lazkiye ve Tartus gibi şehirlerin etrafında meydana gelen hadiseler aynı medyada, 'El'Colanî liderliğindeki HTŞ teröristleri 400 kişiyi öldürdü..' şeklinde verilirken; hemen devamında (kendi yayınlarında, Hz. Ali'ye ulûhiyet/ ilâhlık nisbet ettikleri için İslam-dışı olduklarını net olarak yazdıkları 'Aleviyyûn, Dürzîler, Nusayrîler'in dahil oldukları son isyan hareketleriyle ilgili olarak) 'Aleviyyûn tarafından öldürülen HTŞ teröristleri' diye, 'Suriye devlet güçlerinden onlarcasının caddeler boyu saçılmış cesedleri'ni yansıtan fotoğraflar, gururla, sevinçle veriliyordu..' demiş, sözün devamını bugüne bırakmıştım.
'İnkılab Muhafızları Ordusu'nun yarı-resmî internet sitesi olan Tabnak'ta evvelki gün yer alan bir video-haberde (Ahmed eş'Şara başkanlığındaki Suriye yönetimi, HTŞ terör örgütü şeklinde gösterilerek) şöyle deniliyordu:
'Son aylarda 'Tahrir el-Şam' terör örgütünün Şiî, Alevî ve Dürzîlere yönelik baskıları çeşitli bölgelerde yaygın çatışmalara yol açtı. Suriye'nin, Tahrir eş-Şam tarafından işgal edilmesinden bu yana en kapsamlı çatışmalarda, Suriyeli Alevîler son 24 saat içinde Suriye'nin batısı, güneybatısı ve güneyinde Tahrir eş-Şam teröristleriyle çatışarak, onlarca Tahrir eş-Şam teröristinin öldürülmesi ve çok sayıda terörist unsurun yaralanmasıyla sonuçlanan bir ayaklanma başlattı. Tahrir el-Şam, Alevîleri bastırmak için, Suriye'nin her yerinden teröristleri (yani, Suriye güvenlik güçlerini) bu bölgelere gönderiyor. Alevîlerin, Tahrir el-Şam teröristlerini katlettiği çatışmaları ve yaygın katliâmları görüyorsunuz..'
Daha önce, açıkça, 'İslam-dışı' diye niteledikleri 'Aleviyyûn' taifesinin, burada, yeni rejimin emrindeki Suriye resmî ordusu ve güvenlik güçleri mensuplarından onlarcasını nasıl katlettikleri heyecanla anlatılıyor.
Evet, aynen böyle..
Ancak, bu isyan hareketleri kontrol altına alınınca..
Ağız değişiyor.. Buyrunuz, Başkan Erdoğan'ın dün yaptığı açıklamaların (1293474 numaralı haber koduyla) nasıl verildiğine bakalım:
'Erdoğan'ın, Suriye'deki isyancıların öldürülmesine tam desteği!'
Erdoğan, son günlerde Heyet-i Tahrir el-Şam'ın gerçekleştirdiği ve yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği katliamlara değinmeden, "Suriye'de eski Suriye rejiminin kalan güçleri tarafından gerçekleştirilen terör saldırılarına tanık olduk" dedi.
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün (Pazartesi) yaptığı açıklamada, "Suriye'de mezheb çatışmalarına karşıyı. (...) Suriye'de nifak tohumları ekmeye çalışanlar, planlarında başarılı olamayacaklar" dedi.
'Erdoğan, Türkiye'nin Suriye'nin istikrara kavuşması sürecinde yanında olduğunu kaydetti. Suriye'de eski rejimden kalan güçler tarafından gerçekleştirilen terör saldırılarına tanık olduk. Bu saldırıların amacı mezhep çatışmalarını körüklemekti" iddiasında bulundu. Suriye'de Heyet-i Tahrir el-Şam militanlarının son birkaç gündür sivilleri öldürmeye devam ettiğini belirten Erdoğan, "Suriye cumhurbaşkanının ılımlı açıklamaları, hukuku ihlal eden herkesin hesap vereceğini vurguluyor." dedi. Suriye hükümet güçlerinin etkili müdahalesi sayesinde olaylar büyük ölçüde kontrol altına alındı.. (...)'
Evet, Başkan Erdoğan bu çarpıtılan habere göre, güyâ, 'Heyet-i Tahrir el'Şam militanlarının son birkaç gündür sivilleri öldürmeye devam ettiğini' de belirtmiş.. (!?)
*
Bir diğer haberin başlığı..
Türkiye'nin, İran'ın ihracatını azaltma yönündeki civanmertçe olmayan hamlesi
Ne miymiş bu, civanmerdâne olmayan hamle?
'İran Tavukçular Birliği Kıdemli Danışmanı M. Ali Servistanî, Türkiye'nin İran'a uyguladığı haksız dampingten- yakınmış.. '
Neymiş efendim, İran, Irak'a tavuk ihraç edecekmiş de, Türkiye tâcirleri de Irak'a, İran'ın verdiği değerden düşük değerle tavuk satarak, İran ihracatının yolunu, civanmertçe olmayan bir şekilde kesiyormuş!.
Haber, bu.. Ama, haberin başlığı, 'Türkiye'nin mertliğe yakışmayan hamlesi..'
Hatırlatalım, bu haber, önemli bir yarı-resmî sitede yayınlanıyor..
İş artık bu seviyeye indirilmiş..
*
İran medyasında durum bu da, bu taraftaki yorumlar sanki farklı mı?
Hele de ekranlarda İran söz konusu olunca, öyle laflar ediliyor ki, İsrail ve Amerika'ya karşı imiş gibi gözükerek, onlarla işbirliği içinde olduklarını iddia etmelere kadar.. Çünkü, Amerika o kadar tehdit ediyormuş, ama, bir türlü vurmuyormuş.. Yani, İran da Gazze gibi yerle bir olursa, o zaman inanacaklar bu yorumcular. Bu arada, İran medyasında yer alan bir habere göre, 'Türkiye'nin eski Başbakan Danışmanı Cahid Tuz (?) isimli bir kişinin, İsrail 'in '24' isimli kanalında, katıldığı bir tartışmanın video -haberi ve , "Temelde, İran ve İsrail'in' varlığı birbirine bağlıdır!" iddiasında bulunduğu da İran halkına duyuruluyordu. (Eskiden, böyle bir resmî sıfatlı olan birisi var mı, bilmiyorum.)
Ama, İran tarafı da, Türkiye'yi aynı şekilde suçlamıyor mu?
Hatırlayalım, İran lideri S. Ali Khameneî de, 'Esed rejiminin devrilmesini izah etmeye çalışırken, bu işin, Amerika, İsrail ve bir komşu ülkenin işbirliğiyle gerçekleştirildiği'ni söylemiş ve Suriye gençlerine çağrıda bulunarak, direnin, mücadele edin, kaybedeceğiniz bir şey yok, ama kazanacağınız çok şey var demişti.. (Ki, biz o zaman, '45 yıl önceki inkılab günlerinde, Şah Pehlevî İran'ı terk ettiği zaman, birileri , İran gençlerine aynı çağrıyı yapsaydı, ne derdiniz? ' diye sormuştuk, bir yazımızda..)
Böyleyken.. İki taraf da, kendilerine göre olumsuz olan her şeyi yapmaya muktedir bir düşman.. Ne de olsa, her ne yapılsa, Amerika ve İsrail ve diğer emperial -şeytanî odaklar engelleyecek, o halde kenarda şaşkın-şaşkın bakmakla mı yetinmeli?
*
Evvelki akşam, CNN Türk'te (Doç. titri de olan bir akademisyen) 'İran uzun zamanlar Türkler tarafından idare edilmiştir, Türklerin idaresinde olmak demek barış demektir.. ' diyordu.. Doğru, İran, son Şahlık Hanedanı olan 'Pehlevî'ler hariç, 1500'lerden beri, Türk hanedanları tarafından yönetildiğini ve bilmiyor olmalı.. Milâdî -1639 tarihli Kasr-ı Şirin Andlaşması, sonrasında nice savaşlar oldu, ama, sonunda o andlaşmaya dönüldü.. Demek ki, tarafların Türk kökenli olması barış sebebi olmaya yetmiyormuş.. Kaldı ki, bugünkü İran lideri de Tebriz'in Khameneh kasabasından bir Türktür.. Yeni Cumhurbaşkanı Mesud Pizişkian da kezâ bir Türk.. İnkılabın ilk yıllarında 9 yıl başbakanlın yapan Mîr Huseyn Mûsevî de Türk idi; Yargı' kurumunun başındaki Abdulkerîm M. Erdebilî de.. Ama, iki taraf arasında yine de gerilimler olabiliyor..
Ama biz daha komiğini söyleyelim.. Söz konusu ekranda, aynı tartışma programında birileri de, iddialarını ispatlamak için, 10 ay öncelerde bir helikopter kazasında hayatını kaybeden İran cumhurbaşkanı İbrahîm Reisi ve diğer kaza kurbanlarının neredeyse hepsinin de Türk olduğu ileri sürülüyordu.. Halbuki, bu iddia da yanlıştı.. Reisî de, o zamanki Dışişleri Bakanı Emir Huseyn Abdullahian da ve (Tebriz Cuma İmamı hariç) diğerleri de Türk kavminden değildiler.
*
Evet, bu yol, iyi komşuluk ilişkileri açısından sağlıklı bir yol değil ve medya organları bu konuda ya bilerek yanıltıyor/ yanıltılıyorlar, ya da, iki tarafın yönetici kadrolarının, bu gibi yanıltıcı iddiaları derhal düzeltmeleri ve İslam Birliği idealinin gerçekleştirilmesine hizmet etmeyecek diplomatik tavırlardan kaçınması gerekiyor.. Başkan Tayyib Erdoğan'ın bu konudaki uzak görüşlü ve ağırbaşlı yaklaşımlarından ders alınmalı..
*