Ne çok acımız var bizim... Kederimizi tarif edecek kelime yok; alnımızdaki haritalar, göz kapaklarımızı kapamak için sinmiş kaşlarımızı zorluyor.
Erdem Beyazıt, tutulsaydı bu depreme, nasıl anlatırdı acaba, "tarlasında iki büklüm çapa yapan anneler"in içinde patlayan evlat acısını anlattığı dizelerde yeniden...
Hissiyatı kabartmak iş görecek olsaydı, daha çok kelimeyi 'namluya sürmeye' çalışırdım elbette.
Fakat durum nazik, durum kırılgan, durum zor ve infilaklar planlanıyor; dinledim.
Dinledim, muazzez ve mütehassis bölge insanını günlerce dinledim.
Fitne uyanık. Fitne şivekâr. Fitne akılları bozuyor; dinledim.
Fitne, en şuh mintanlarla, gazaplı göğüslere akıyor, fısıldıyor, ateşlere veriyor mevcudiyetleri, dirayetleri, masumiyetleri; dinledim.
Fitne kol geziyor sineleri lime lime olmuş bölgemizde.
Depremin hallaç pamuğu gibi sarstığı yüreklerin diyarını ziyaret ettim. Bölge insanıyla hemhal olmaya çalıştım; gördüm, duydum, dinledim, yazıyorum.
Şeytan, kâh Müslüman kılığında kâh insancıl tavırlarda kâh kimi hallerin istismarı kılığında, organize olmuş bir volkanı harlamaya çalışıyor.
Devletimiz bütün varlığıyla milletinin huzurunda. İnsanüstü bir gayretle, tarumar olmuş yürekleri şenlendirmek için ne gerekiyorsa yapmaya kararlı.
Dikkatleri çekmek istediğim husus, bu gayretler değil. Bu gayretlerin karşısındaki organize kötülüğe, millet ve insan düşmanlığına, gareze, dalalete, ihanete dikkat çekiyorum.
Yaralı milyonlarımızın kalbindeki taze acıların üzerine, kalleşçe oyunlar oynamak isteyenler var; bunlara dikkat çekiyorum.
Böylesi ihanet tohumları çokça ekildi bu topraklarda, arındırmaya on yıllar, asırlar yetmedi.
Bu ülkede; din, mezhep, meşrep, şehir, ideoloji üzerinden çokça acı birbirine bulanmış, Anadolu insanının masum yanları hep istismar edilmiştir.
Bu ülke sırattan geçiyor!
Başında onlarca oyuna rağmen, diz çöktüremedikleri bir çilekeş, ağır ve vakarlı bir kararlılıkla milletinin emanetini taşımaya gayret ediyor; adeta ülkeyi sırattan geçirmeye çalışıyor.
Panik ve çaresizlik süreci, bir can daha kurtarma telaşı, umutla bekleyiş sancısı, felaketin büyüklüğünü idrak etme derken depremin üzerinden iki ay geçti.
Musafaha ettiğim her bir kişi farklı hikâyeler anlattı.
Bir yandan hummalı şekilde yaralar sarılmaya çalışılırken diğer yandan ülke, ittifaklar zemininde seçim sathına girdi.
Politize olmaktan nefsimi korumaya ve vuku bulan her duruma objektif nazar etmeye çalışan bir kardeşinizim.
Seçim yarışı bir savaş değildir. Rekabet elbette olacak. Ancak bu, vatan ve millet bütünlüğüne zeval getirmeden yapılmalı.
Bölgede, kimlik değiştirmiş kişiler aracılığıyla fitne topu dolaştırıldığını dinledim.
Kimine 'cihat eden Erbakan Hocamızın sancağı altındayız' güzellemeleri yapıldığını,
Kimine 'tek olan Allah'a iman edilir, tek olan adama değil' denildiğini,
Kimine 'seçim konuşmaları dahi vaaz modunda yapılmaya başlandı; bir de üstüne HüdaPar. İrtica yeniden hortlayacak ve özgürlükleriniz elinizden alınacak' şeklinde uyarılar yapıldığını,
Kimine zelil ve rezil olacaksınız diye aba altından sopa gösterildiğini,
Kimine Berkin Elvan hatırlatılarak nümayiş hazırlığı olması durumunda davete hazır olması gerektiğini,
Kimine Hz. Ali'nin şecaat timsali olduğu hatırlatılarak, omuz silkelendiğini,
Kimine 'Kavala ve Demirtaş'ın ülkeye hizmet etmesi engelleniyor' denildiğini dinledim.
Dinlediklerimizden anladığımız; derdinin millet ve devlet olmadığı aşikâr olan kişiler tarafından bölge insanının isyana sevk edilmeye çalışıldığıdır.
Yazıya niyetlendiğim sırada 141 akrabasını depremde kaybetmiş bir dostum bölgeden aradı. Sanki yazı konusu içine doğmuş gibi taze bir fitne haberi daha verdi.
Depremzede çocuklara yönelik yapılan etkinliklerin birinde sahnede olan tiyatroculara saldırı olmuş. Saldırıyı yapan üç kişi sarıklı cübbeli kişiler. "Bu milletin çocuklarını tiyatro gibi ne idüğü belirsiz batı adetleriyle kâfirleştiriyorsunuz!" diye slogan atmışlar. Olay valiliğe kadar ulaşmış ve saldırganlar yakalanmış. Örgüte mensup kişiler olduğu ortaya çıkınca bu sefer de birileri saldırganları linç etmeye kalkmış.
Hülasa ittifaklar zemininde gerçekleştirilecek bu seçimde, bendeniz de tarafınızı seçmeyi belirlemeden önce; muhafazakâr, dindar, tarikat mensubu, Millî görüşçü, Milliyetçi kardeşlerime, seküler de olsa vicdan sahibi insanlara, hassaten genç kardeşlerime, bir iki gün de olsa deprem bölgesini ziyaret etmeyi salık verdiğimi duyurmak istiyorum.
Milletinin yanında olamayan, toplumun genetik kodlarına tamamen yabancı insanların bir araya gelerek oluşturdukları ittifaklara kanmamak gerektiğini anlıyorsunuz.
Her bir ferdimiz, kâmil bir sorumluluk, yıkılmaz bir iradeyle, şehitlerimizi ve gelecek nesillerimizi korumayı borç saymalıyız.