Yönetmen Steven Spielberg bilimkurgu ve fantastik sinemasının kralıyken yaşı ilerledikçe tarihi filmlere el attı. Hep çok başarılı yapımlar ortaya çıkardı. Başlarda E.T., Jaws, Indiana Jones gibi filmleri kim unutabilir ki? 2000 sonrası Minoritiy Report, A.I. yönetmenin başarılı bilimkurgularının devamıydı. Son 10 yıllık dönemdeyse belki yaşı itibariyle hayata bakışındaki değişim sinemasına da yansıdı. Son dönemlerde daha çok kendini yenileyemeyen bir tarz ve keskinleşmiş söylemleri olan yapımlarla karşılaştık. Bunların en önemli örneği Munich’ti. Spielberg’in Munich filmindeki insan haklarına bakışı E.T. gibi yapımlara imza atan bir isme hiç yakışmamıştı. Onu neredeyse siyonist bir isme dönüştüren bu filmden sonra düşüşüne Tenten’in Maceraları, Savaş Atı ve Lincoln filmleriyle devam etti. Bu hafta vizyona giren Casuslar Köprüsü bu düşüşünü durdurduğunu müjdeliyor yönetmenin.
Çok gönderme var
Filmi iki yönüyle değerlendirmek lazım. Birincisi hemen yanıbaşımızda Suriye’de belki de daraltılmış III. Dünya Savaşı sürerken, Rusya ile ABD’nin karşı karşıya gelmesi tam da Soğuk Savaş dönemini hatırlatan bir atmosfer yaratmışken, 50’lerde geçen bir casusluk hikayesini anlatması... İkincisi ise 11 Eylül’den sonra ABD’deki hak ve özgürlükleri kısıtlayan uygulamalar ayyuka çıkmışken, insan hakları yerlerde sürünüp ıslak bezle boğma işkencesinin ülke güvenliği söz konusu olduğunda kabul edilir bir uygulama olduğu bütün filmlerde işlenirken, Spielberg’in ABD anayasasının kazanımlarını 60 yıl önceki uygulamalarla hatırlatma çabası... Film bu yönüyle günümüz ABD’sine alttan bir eleştiri sunuyor olabilir. Aynı Munich’te yaptığı gibi Spielberg diyalogların yanısıra yine Amerikan sistemini yüceltecek kamera oyunlarına başvurmaktan geri kalmamış. Örnek olarak filmin ortalarında Sovyet ve Doğu Alman yetkililerle pazarlık yapmaya giden avukat Batı Berlin’e kaçmak isteyen insanların askerler tarafından vurulmasını ve tellerde asılı kalan bedenlerini görürken aynı avukat filmin finalinde Brooklyn’de metroyla giderken güleç bir şekilde özgür ülkesine bakarken bahçe tellerinin üstünden atlayan çocukları izlemesi ve Spielberg’in iki olayı diyalogsuz karşılaştırması gerçekler yönünden bakıldığında olsa olsa belaltı vuruş olarak adlandırılabilir. Daha böyle birçok gönderme var.
Gözümü kırpmadan izledim
Casuslar Köprüsü, Brooklyn’de bir sigorta avukatının kendisini bir anda Soğuk Savaş’ın ve Sovyetler Birliği tarafından ele geçirilen ABD’li U-2 pilotunun değişimi için olacak pazarlığın ortasında bulmasını konu alıyor. Tom Hanks avukat Donovan rolünde harika. Çizgisini hiç düşürmüyor ve dönemin efsanevi ismi olarak anılmayı sonuna kadar hak ediyor. Casus Abel rolünde ise İngiliz oyuncu Mark Rylance yer alıyor. O Tom Hanks’ten de başarılı. Bu iki oyuncunun üst düzey performansına rağmen filmin aksiyonunun ve geriliminin alıştığımız Hollywood çizgisinden aşağıda olduğunu söylemeliyim. Yine de 141 dakika süren filmi gözümü kırpmadan seyrettim.
FİLMİN KÜNYESİ
Filmin orijinal adı: Bridge of Spies
Yönetmen: Steven
Spielberg Senarist: Coen Bro
Oyuncular: Tom Hanks, Austin Stowell, Amy Ryan
Yapım: 2015, ABD-Almanya, 141 dakika