İzinli bulunduğum günler içinde FETÖ’cü İlhan İşbilen’in ifadesi sızdırıldı basına...
Eski bir AK Parti milletvekili de olan İşbilen, Fetullah Gülen’in darbeci olduğuna inanmıyor. Derin bir saygısı varmış hoca efendisine...
Gülen’le bazı gezilere katılmış (Vatikan’a gitmiş mesela) ama ismi yazdırıldığı için (çünkü bir gazeteciymiş) gitmek zorunda kalmış...
Zaman gazetesinin Fetullah Gülen’le ilişkisini ise bilmiyormuş... (Bir ilişki mi varmış aralarında?)
Zekâmızla alay eden İşbilenbir de ifşaatta bulunmuş: “Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ailesiyle birlikte Pensilvanya’ya gitti, Fetullah Gülen’le 4-4.5 saat baş başa görüştü.”
Bu ifşaattan ne çıkar?
Bana sorarsanız, hiç...
Bir ifşaat değeri bile yok.
Davutoğlu’nun Amerika ziyaretinde Pensilvanya’ya da uğradığı, Fetullah Gülen’legörüştüğüsır değil. İfşaat değeri taşımayan olay, artık haber değeri de taşımıyor.
Peki, İşbilenneden tedavüle sürdü bu bilgiyi?
İlk bakışta, “Kendisini ve Pensilvanya’ya ziyarette bulunan kimi tutuklu arkadaşlarını kurtarmak için” yorumunda bulunuyorsunuz, durumu bir “refleks”le açıklıyorsunuz ama öyle değil...
İşbileno haldeyken bile “operasyon” yapıyor. AK Parti’de var olduğunu düşündüğü (yani görmek istediği) karşıtlığa, bir diğer ifadeyle “taraftarlaşmaya” oynuyor ve giderayak fitnesini salıyor...
Çünküapartta bekleyen mebzul miktar soytarı var. Biliyor ki, birileri çıkacak, bu bilginin üzerinde bir güzel oynayacak, AK Parti’de görmek istedikleri “yarılma”ya malzeme oluşturacak
Nitekim ben izindeyken biri çıkmış...
Delikanlıca vuruşmak yerine kurnazca arkadan dolanmayı itiyat edinmiş bir Hürriyet gazetesi yazarı... (Sağ olsun, “Bu çocuk küçücük aklıyla operasyon mu çekiyor?” diyen bir arkadaşım uyardı da, öyle haberdar oldum yazıdan.)
Çıkmış ve “Niçin Ahmet Davutoğlu’nu da tutuklamıyorsun ey OHAL?” demeye getiren terbiyesizce bir yazı yazmış.
Okuyalım:
Senin gücün hep öğretmene, memura, bakkala, çaycıya, odacıya mı yetecek ey OHAL?
Bırak Pensilvanya’nınkıyısından geçmeyi Bank Asya’nınönünden geçmeyi bile FETÖile ilişkinin kanıtıolarak görürken... Pensilvanya’nıngöbeğinde geçen4.5 saatle ilgili olarak “Ne iş” bile demeyecek misin ey OHAL?
Memuru, öğretmeni kapının önüne koyarken... 4.5 saatlik görüşmeyi yapanı el üstünde mi tutacaksın ey OHAL?
Sen hep garibana demir yumruk olurken Davutoğlugillerin karşısında hep bir anlayış abidesi gibi yükselecek misin ey OHAL?
30 yıl önce Fetullah’ı yelpazeleyeni bile kodese tıkan sen, Pensilvanya’da yapılan 4.5 saatlik görüşmeye dair tek bir soru bile sormayacak mısın ey OHAL? Konuş ey OHAL konuş! Niye sustun kaldın ey OHAL?
Yazı böyle...
Hemen belirteyim: Bu satırların yazarı, Davutoğludönemini bir dizi talihsizlikle anmaktadır. Atanamayan vali ve emniyet müdürleri, bir türlüçıkamayan kararnameler, kendilerine“hocacı”etiketi yapıştıran entelijansiyanın tahammülfersa davranışları, Schulz gibilere gösterilen aşırı tahammül bu talihsizliklerde başı çekmektedir. Ama hal böyledir diye, bir terbiyesizin “Davutoğlugillerin karşısında hep bir anlayış abidesi gibi yükselecek misin ey OHAL!”kışkırtmasına seyirci mi kalacağız?
Bu utanmaz arlanmaz adama şunları söylemek isterim.
Sen önce “Davuoğlugiller” diye dalga geçtiğin adamım tırnağı ol...
İkincisi...
Davutoğlu’na uygulanmasını istediğin OHAL tarifesinden neden kendini muaf tutuyorsun e be şebelek?
Pekâlâ biri de çıkıp şöyle ünleyebilir:
Senin gücün hep HDP’liye, FETÖ’cüye, DHKP-C’li’ye mi yetiyor ey OHAL?
HDP’liyi ekrana çıkarıp bağlama çaldıran yancılara, FETÖ’nün ürettiği kirli malzemeleri çarşaf çarşafgazetelerinde dercedenlere, Savcı Kiraz’ı katledenlerden “kahraman” yaratanlara, 7 Haziran gecesi CNN Türk stüdyolarını bayram yerine çeviren “gazeteci”görünümlühokkabazlara, “Ne yani, muhtıraya karşı olduğumuzu söyleyeceğiz de, ötesini söylemeyecek miyiz?”diyen ve yıllarca “ötesini”söyleyen soytarılara“Ne iş”bile demeyecek misin ey OHAL?
Bırak tank yürütmeyi, küçük bir imayı bile darbeciliğin kanıtı sayan sen, açıkça darbe isteyen bağımsız ve tarafsız gazetecileri el üstünde tutmaya devam mı edeceksin ey OHAL?