Sahtekâr herifler, Almanya’nın ırkçılığına veryansın edip duracağınıza, önce kendi “vaziyetinize” bakın...
Kim bunlar?
Kim olduklarını biliyorsunuz aslında... Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gurbetçi futbolcularla çektirdiği resim, Alman ırkçılarından önce, bunların gündemine gelmişti... Oradan hatırlayacaksınız.
Mesut Özil’e şarlayıp durmuşlardı.
Ne şarlaması... “Diktatöre teslim olmakla” suçlamışlardı.
Öyle pespaye yorumlar yapmış, öyle tahammülfersa tavırlar geliştirmişlerdi ki, her biri en az on “Cem Özdemir” ve “Can Dündar” gücündeydi.
Kimini sahne ve sinema dünyasından tanıyorsunuz.
Kimi, CHP’liliğiyle malul...
Kimi meslektaşımız.
Kimi de “Atatürk kalpaklı” sosyal medya kullanıcısı... Ki, bunların “Atatürkçü” kılığına girmiş “Fetullahçılar” olduğu artık Sağır Sultan’ın bile malumu.
Sosyal medya hesaplarındaki paylaşımlarına ve takipçi listelerine bakarsanız, anlarsınız.
Bir insan, aynı anda hem Demirtaş’ı, hem Akşener’i, hem Kılıçdaroğlu’nu, hem Karamollaoğlu’nu, hem Fetullah’ı nasıl sevebilir? Aynı anda hem Mesut Özil’den, hem Erdoğan’dan nasıl nefret edebilir. Aynı anda Alman ırkçılığını nasıl lanetleyebilir? Bunlar o yeteneği gösterebiliyor.
Batı’dakinden farklı bir “ırkçılık” türü bu arkadaşlarınki...
Daha doğrusu, Batı’daki ırkçılığın (farklı kavimlere yönelik nefretin) tercüme edilip birtakım Batılı değerlerle bezenmiş hali...
Bir “hal” bu, evet...
İçinde “teslimiyet” barındıran, en üstün değerlerin Batı’dan neşet ettiğini savuna gelmiş geleneksel Batı hayranlığının ortaya çıkardığı bir hal... Yabancılaştığınız ve kendi toplumunuzla (kendi değerlerinizle, kendi kültürünüzle) aranıza mesafe koyduğunuz oranda üstünsünüz ve ötekini (fikren size benzemeyeni) aşağılama hakkına sahipsiniz.
Bu “hal”, aynı zamanda, siyasal bir tavrın ürünüdür.
Etrafınıza bakın, bu tavrın izlerini ve yansımalarını göreceksiniz.
Dolayısıyla, Mesut Özil’e yönelik ırkçı tutumla, Erdoğan nefretinin ortaya çıkardığı (güya kendini “siyasallaştırmış”) tutum aynı orijinden beslenmektedir.
Dahası, bu “iki tutum” kardeş değilse de, amcaoğludur!
Sen en fazla masanın yerini değiştirirsin
Kemal Kılıçdaroğlu, imzacı muhalifleri rahatlatmak için, değişim taleplerinin haklı ve yerinde olduğunu, partide değişimi kendilerinin de savunduğunu ve “elbette değişime gidileceğini” açıkladı...
Şunu yapacak:
Kelle koparacak... “İmzacı muhaliflere” destek veren bazı il ve ilçe yöneticilerini değiştirecek... Bazılarını tamamen partiden uzaklaştıracak.
Koltuğunu bırakmayacak, hayır.
Belki koltuğunun yerini değiştirebilir... Genel başkanlık makamındaki masası soldadır, sağa alabilir. Oturduğu yerden güneşi göremiyordur, masasını güneşi görebileceği bir açıya yerleştirir. Dolapları değiştirir, misafir koltuklarını değiştirir. Odacısını yahut hizmetlisini değiştirir.
CHP’de, Kemal Kılıçdaroğlu’ndan başka her şey değişebilir.
CHP’de “değişim” bitmez.
Bu değişim, bazı “yetersiz” ve “terbiyesiz” isimleri de kapsar mı?
Mesela, Mehmet Bekaroğlu’nu daha iyisiyle (daha iyisini HDP’den edinebilir) değiştirir mi?
Bence değiştirsin.
Olmadı, “disiplin” seçeneğini devreye soksun.
Kadın erkek demeden muarızlarına küfreden böyle seviyesiz ve terbiyesiz adamlara partide yer olmamalıdır.