Beşiktaş futbolunda bir durgunluk ve üretim düşüklüğü vardı iki maçtır. Bu dün de sürdü! Belgrad’da 4 yiyen Partizan, olası bir İstanbul hezimetinden korunmak için, oyun planını ‘oynatmamak’ üzerine kurmuştu. Kazanacağına inanmadığı da ortadaydı. Sahanın her yerinde basarak, alan ve adam kontrolüne özen göstererek Beşiktaş’ın oyununu bozmaya çabaladı. Bunu büyük ölçüde ve uzun süre başardı. Ancak bereket ki hücum etmeyi, oyun kurmayı; oyun bozmak kadar beceriyle yapamadı. Kazandığı topları olumlu kullanamadı.
Beşiktaş’ta ‘yılın flaş takımı görülmesini’ sağlayan temposu ve oyun iştahı dün de geri dönmemişti! Süper Ligin cezalıları Gökhan, Olcay kendilerini sanki tatile sokmuşlardı. Gökhan çok topu ezdi, oyunu durduran yavaşlıklara isteksizliklere imza attı. Topla gereksiz oyalandığında rakibinin ekmeğine yağ sürdü ve baskıya girerek top yitirdi! İçeri girip şut atma isteği en öne çıkan olumlu yanıydı... Dar alanda topla oynamasının bir tek yararı penaltı getiren pozisyonda oldu! Oğuzhan’ın öne oynamayışı da onda gözlenen gerileme... Futbol kalitesi çok düşük bir rakibe karşı bile yeteneklerini sergilemeyi başaramadı. Gökhan-Oğuzhan ikilisinden beklenen, ikinci goldeki çabukluk! Bunu gösterdiklerinde, Partizan değil kim olsa golü bulurlar. Biliç’in neden İsmail’den vazgeçip Necip’in sağ bekliğine katlandığını, bu üçlünün içindeki en iyi olarak neden Serdar’ı belirlediğini dün daha iyi anladık. İsmail’in öne oynama cesareti kırıktı. Zamanlamaları hatalıydı. Kararsız oynadı.
İkinci golü yedikten sonra gözü kara açılan rakibine kolay ataklarla daha da gol atabilecekken, durgunlaşıp geri yaslanarak gol yemesi Beşiktaş’ta üzerinde durulması gereken bir sorun. Bu futbolu büyük amaçlarına yetmez.