Seçim havasındayız. Millet, sandığa gidecek, belediye reislerini seçecek.
Ne beklersiniz seçim kampanya-sından?
Normal şartlarda, belediye başkan adaylarının, önümüzdeki dönemde, şehirle ilgili nasıl bir hizmet planladıklarını anlatmasını beklersiniz.
Eski başkanların, eski hizmetlerini anlatıp, yeni hizmetlerinin nasıl olacağına dair fikirler vermesini beklersiniz.
Parti liderlerinin, vatandaşlara, bir vizyon sunmalarını beklersiniz.
Bunlar, propagandadır. Vatandaş, sizin söylediklerinizi dinler, kendi kararını verir.
Yalan vaatte bulunursa politikacılar?
Sorun değil. Vatandaş yalanı anlar. Gözünüzden anlar.
Yalanın darasını alır, geriye ne kalıyorsa, size ona göre bir ‘kostüm’ biçer. Vatandaşın göz tartısı, çoğu zaman doğru çıkar.
İktidar, izleyebildiğim kadarıyla böyle hazırlanmış seçimlere. Adaylar, şunu yaptık, bunu yapacağız diye konuşuyorlar.
Başbakan da, ağırlıklı olarak, yaptıklarını, yapacaklarını anlatıyor.
Duble yollar, Marmaray’lar, köprüler, okul sıralarının üzerine konulan ders kitapları, öğrenim bursları, hastaneler, tüp geçitler, tüneller... Özgürlükler, barış süreci...
17 Aralık’ta başlatılan ‘paralel darbe girişimi’ seçimin karakterini değiştirdi.
Değiştirdi yerine ‘bozdu’da diyebiliriz.
İktidar, 17 Aralık’tan sonra, seçim söylemine, bu darbe girişimiyle ilgili ‘teşhis’lerini, ‘analiz’lerini ilave etti.
Ancak, muhalefeti daha çok heyecanlandırdı bu ‘paralel taarruz.’ Geleneksel siyasi tezlerini, projeleri, vaatleri kaldırdı attı bir tarafa.
Yeni köprüler yok. Yeni geçitler yok. Yeni yollar yok.
Şehirlerin imarıyla, şehir insanının mutluluğuyla ilgili herhangi bir icat, herhangi bir vizyon da yok.
Muhalefetin, şehirle ilgili işleri iktidardan daha iyi başarabileceğine dair bir fikir hiç yok.
Herkes, neredeyse emin. İktidar, hizmet konusunda daha üretken, daha başarılı. (Tuhaf, muhalefet de bundan emin.)
Hiç kimse, başka bir siyasetin, şehirlere daha başarılı bir hizmet götüreceğini, mesela, CHP’li bir belediyeciliğin, MHP’li bir belediyeciliğin, şehirler için daha faydalı olacağını söylemiyor.
17 Aralık saldırısı, bir imkan verdi muhalefete.
Kasetler...
‘Al bunu, çal, seçim senin’ dediler.
Ve, ihtiyaç kalmadı, hizmetlerden, projelerden bahsetmeye.
Tak kaseti, Meclis’te, canlı yayında dinlet.
Miting meydanında mısın? Sen konuşma, tak kaseti, millet dinlesin. Zahmete gerek yok, montajını, dublajını yapmış arkadaşlar.
İyi de, ne yapacaksın, belediyeyi kazanınca? Onu anlatsana?
Ne yapacağımı boş ver, kasete bak.
Anlamadım, ne yapacaksın?
Kaset, kaset, kaseti dinle.
Bu bir yöntemdir.
Bu yöntemle, sadece, Başbakan Erdoğan’ı tenkit etmiş olmazsın. Kendi siyasetini de meydana koymuş olursun.
‘Benim siyasetim yok’ demiş olursun. ‘Benim siyasetim kaset’ demiş olursun.
O zaman sorarlar: Bu millet kaset mi yiyecek CHP iktidara gelince?
Ben kendi hissiyatımı söyleyeyim:
Sen, doğru dürüst bir ‘siyaset’ üretemiyorsan. Bir alternatif söyleyemiyorsan.
Senelerdir, Silivri’yle Anayasa Mahkemesi arasında gidip gelmekten başka bir hüner gösteremediysen. Paralel darbe zuhur edince Silivri’yi dahi terk etmişsen.
Erdoğan terör sorununu çözmeye uğraşırken, sen sadece ileri geri konuşmuşsan, sadra şife tek bir kelime söyleyememişsen. (Sahi ne diyorsun? Savaş mı başlatacaksın yeniden? Kandil’e asker mi indireceksin? Yoksa BDP’yi mi kapatacaksın? Doğu’ya, Güneydoğu’ya asker mi yığacaksın?)
Her köprüye, her tünele, tablet bulunca tablete, cami duyunca camiye, göğe fırlatılan uydulara bile boyuna itiraz edip duruyorsan.
İktidarın yaptığı işler karşısında, beceriksizliğini, yeteneksizliğini ifşa eden bağırıp çağırmaların ötesine geçemiyorsan.
Her soruya ‘kaset, kaset, kaset’ demekten başka cevabın yoksa.
‘Paraleller kaset yaptı, oylarınızı bana verin’ cümlesinden başka bir fikriyatın yoksa.
Bakarsın, aval aval, anlayamazsın, miting meydanlarının niye dolduğunu.
Montajdan, dublajdan geçiniyorsun ya, meydanlarda, yana yakıla montaj ararsın.
Geçmiş olsun kardeşim, sen aramaya devam et.
Siyaset diye bir şey var, ekonomi diye bir şey var.
Kaset karın doyurmaz.
Bu millet, senin kasetini yemez.