Türkiye’de hukuk ne yazık ki hep birilerinin elinde oyuncak oldu. Kemalist rejim kendi sistemini kurarken, belirli kurumlar üzerinden vesayetini sağladı. Burada en önemli işlevi yargı gördü. Eski düzende haklı olmak işe yaramıyordu. Güçlü olmak kafiydi. Yargıçlar Atatürk’ü kendilerine kalkan yapar, ona göre tavır alırlardı. Hukuk hak getire. Siyaseten farklı bir şey söylenmek istendiğinde,yargı Kemalizm ve Atatürk üzerinden adalet ve düzen sağlamaya çalışırdı.
Gel zaman git zaman askeri vesayet geriletilince yargı da sırtını dayadığı esas gücü kaybetti. Biz milletin yargısı gelecek diye beklerken, bu sefer başka bir vesayetçi yapı türedi. 2010 referandumundan sonra Fethullahçı yapı önce HSYK, sonra diğer yüksek yargı kurumları üzerinden tam bir hakimiyet sağladı. Gitti Kemalist yargıçlar, geldi Gülenist yargıçlar. Sadece milletin istediği yargı düzeni olmadı.
Kabul edelim ki, 2007-2013 yılları arasında iktidar AK Parti olsa da, esas güç emniyet-yargı cuntası üzerinden Gülenistlere aitti. Şimdilerde adı FETÖ olan bu illegal yapı kurgu davalarla herkesi sindirdi. İşadamlarını, futbol kulüplerini, kendilerinden olmayan din adamı, polis, yargıç vb herkesi ya içeri atarak ya da davalarla korkutarak susturdular. Ortaya pespaye bir hukuk düzeni çıktı. Gelinen durum ortada.
Kurgu davalar artık herkesin malumu. Taşhiye’den askeri casusluğa, Devrimci Karargah’tan şikeye onlarca dava Pensilvanya’da kurgulandı. Binlerce insan haksız yere mağdur edildi. 17-25 Aralık darbe girişimleriyle FETÖ’nün gerçek yüzü ortaya çıktı. Bu darbe girişiminde bulunanlara hesap soruluyor. Geçmiş davalardan Tahşiye’nin de nasıl bir kumpas olduğu gün yüzüne çıktı.
Ayrıca şayet FETÖ başarılı olsaydı, Selam Tevhid dosyasını açacaktı. Gene yüzlerce masum isim durduk yere tutuklanacaktı. Başaralı olmayınca bunun da hesabı soruluyor. Gültekin Avcı’nın dün gözaltına alınmasının sebebi bu davaydı. Selam Tevhid davasına biraz bakılsa Avcı’ya hukuken bazı soruların sorulacağını herkes görecekti. Tutuklanıp tutuklanmayacağına hakim karar verecek. FETÖ’ye karşı açılan davalarda daha dikkatli gidildiği herkesin malumu. Geçmişte onların yaptığı gibi rasgele ya da kafaya göre tutuklama yok. Tamamen suçun niteliğine bakılıyor. Kayseri’deki olayda gözaltına alınan Memduh Boydak adli kontrolle serbest bırakıldı. Hakimler intikamla olaylara bakmıyorlar.
Ben FETÖ meselesine son 4 yıldır çok kafa yoran biriyim. Bu yapıyı bir örgüt gibi düşünmek lazım. FETÖ içinde gazeteci neyse işadamı o. Öğretmenin doktordan farkı yok. Bu yapıya Cumhuriyet savcıları terör örgütü demişse, o zaman buna yardım etmek terör örgütüne yardım etmek demektir. O yüzden bazı meczuplar karşısındakinin kendisinden daha zeki olduğunu anladığında, bunu kabullenmek yerine başkası ona bu bilgiyi vermiş diye düşünüyor.
Son 7 yılda ne kadar kurgu dava varsa, bunu yapanlar yargılanacak ve hak ettikleri cezayı alacaktır. Şike, KCK, reyting, 7 Şubat vb davaların hesabı sorulacaktır. FETÖ’cü hakim, savcı, gazeteci, işadamı, abi, imam gibi bütün unsurlarına “Gelin bakalım. Şu yaptıklarınızın hesabını verin” denilecektir. Bundan daha doğal bir şey olamaz. Geçmişte yapılan bir adaletsizliği gidermek elzemdir.
Ne yani, bu davaların hesabı sorulmasın mı? Haksızlığa uğrayanlara iade-i itibar yapılmasın mı? Kumpas kuranların burnundan hukuken fitil fitil getirilmesin mi? Hukuk adaleti sağlamak için var.
1830’larda ABD’yi en iyi inceleyen ve öngörüleri çıkan Alexis de Tocqueville “Bir evrensel kanun vardır. Bu adalet kanunudur. Adalet bir milletin hukukunun temel taşıdır” demişti. Haksızlığa uğrayanların sığınacakları tek liman hukuk ve adalettir. Kimse adaletten menedilemeyeceğine göre, devletin birincil işi hukuku tesis etmektir.