Kırk kat keçe, ben ondan geçe, bir kat deri, ben ondan geri” atasözüyle büyüyen nesiller olarak nasıl doğru giyinilir ve soğuktan korunmak için ne yapılır sorularına doğru cevap verebiliyor muyuz acaba? Bence veremiyoruz. Bugünlerde çevrenizde kaç kişi gribal enfeksiyonla mücadele ediyor? Zihninizde bir rakam oluşmadıysa, o halde size en yakın sağlık kuruluşunu ziyaret edin derim. Tanık olacağınız manzara, anlatmak istediğim tablo hakkında size çok çarpıcı bir rakam sunacaktır.
Bir soğuk hava dalgası ardından, başka bir soğuk hava dalgasına maruz kaldığımız şu günlerde, atmosfer koşulları grip olmanız için elinden geleni yapacak hiç kuşkusuz. Zira kışın sıkça yaşanan alçak basınç sistemleri her zaman önce atmosferi ısıtır, ardından taşıdığı kuzeyli rüzgarlarla havayı aniden soğutur. Dolayısıyla bu ani değişimlere adapte olamayan ve her seferinde kısa süreli ısınmanın etkisiyle ince giyinenlerin buz gibi havayı soluyup grip olmasıyla bağışıklık sistemi zayıflar ve grip geçirenlerin sayısında patlama yaşanır.
Giyinmeyi televizyon programlarıyla öğrenmeye çalışan, her sabah uyandığında “Bugün ne giysem?” acaba diye soranların yapması gereken ilk iş hava durumuna bakmak aslında. Havanın nasıl olacağından habersizseniz ne giyineceğinizin hiçbir anlamı yok çünkü. Giyinmek hayat kalitenizi ve konforunuzu artıran önemli bir eylem. Sadece estetik kaygılar gütmenin sonu hastanede size verilecek reçetelerle neticelenecektir.
DAHA ÇOK HAREKET ETMELİSİNİZ
Mevsim kış, sıcaklık artık 10 derecenin altında, günden güne soğuma devam ediyor. İşin en vahim tarafıysa rüzgar soğuğu. Rüzgar, bazı günler sıcaklığı 8-9 derece daha az hissetmenize neden olabiliyor. Dolayısıyla iki alternatifiniz var: Ya bütün kışı hasta geçireceksiniz ya da kıyafetlerinizi, tükettiğiniz yiyecekleri ve yaşam şeklinizi kış mevsimine göre adapte edeceksiniz.
Kışın aktivitelerinizi artırmalısınız çünkü metabolizmanızı hızlandırmak için daha çok enerji yakmaya ve vücudun ısı üretmesi için kesinlikle daha çok harekete ihtiyaç var. Mevsim sebze-meyvelerini tüketip düzenli beslenmeli ve en önemlisi iyi giyinmelisiniz. Fakat buradaki ‘iyi’den kasıt kalın giysiler değil kesinlikle.
Soğuk havada fazla kalın olmayan, koyu renkli, kat kat kıyafetler giyinmek çok önemli. Mutlaka içlik giyilmeli, hırka ve üzerine mont, kaban gibi soğuktan koruyucu giysiler tercih edilmelidir. Hava koşullarına göre üzerinizdekileri çıkarıp giyinerek ortam koşullarından en az şekilde etkilenebilirsiniz.
ATKI, ŞAPKA VE ELDİVENİ UNUTMA
Vücudun kafa, burun, kulaklar ve eller gibi uç noktaları, ısı kaybına en açık yerleri olduğundan soğuktan en çok ve öncelikli olarak onlar etkilenir. Bu nedenle atkı, şapka ve eldiven üçlüsünü soğuk ve rüzgarlı havada birer aksesuar olarak değil de amaçlarına hizmet edecek şekilde kullanmak gerekiyor. Kulakları ve kafanın tamamını kapatmayan şapkaların, burun-boğaz yolunu kapatmadan kullanılan atkıların, parmakları bir arada tutup örtmeyen eldivenlerin (parmaklar birbirlerinden ısı alıp ısındıklarından, beş parmak yerine iki parmak eldivenler tercih edilmeli) faydası olmayacaktır. Eldiven kullanmadan, ellerini ovuşturarak ısıtmaya çalışanlarsa boşa çabalamanın ötesine geçemez. Üşüyen yeri ovuşturmanın ısınmaya hiç faydası olmaz, tam tersi hücre içi sıvısında oluşan buz kristalleri elinizde hücreleri zedeler sadece.
Uzun yıllardır bilinen ve hala pek çok kişi tarafından öğretilmeye devam edilenin aksine kırk kat keçe bir kat deriden çok daha iyidir aslında. “Dut yaprağı açtı soyun, döktü giyin” demiş yine eskiler. Giyinmeden önce dut yapraklarına bakmayı ilke edinmişler belli ki. Sizin için kışlıkları giymenin doğru zamanını dut ağacı mı belirliyor bilmiyorum ama o yapraklarını çoktan döktü ve inanın kışlıkları kat kat giymenin tam da zamanı.