Dezenformasyonla mücadele yasası Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilmesinin üzerinden neredeyse 1 sene geçti.
Türk Ceza Kanunu'na eklenen 217. maddeye göre;
1- Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.
2- Suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır.
Bu kanunun çıkmasına sebep ise, internette üzerinden halkı kışkırtmaya yönelik sürekli yalan haberlerin yayılmasıydı. Devleti yönetenler işi gücü bırakıp yalan haberleri yalanlamakla meşgul oluyorlardı. Peki bu kanunun çıkmasıyla değişen bir şey oldu mu?
Ne yazık ki değişen bir şey yok. Çünkü mezkûr kanunun uygulandığına ve yalan haber yayanların cezalandırıldığına dair kamuoyuna yansıyan bir bilgi yok. Kanun işletiliyor olsa bile halk bundan bîhaber.
Hal böyle olunca da yalan haber yayanlar daha da pervasızlaştı. Yaydıkları yalan haberlerin yalan olduğu ortaya çıksa bile haberi silmiyorlar çünkü haklarında dezenformasyon yasası işletilmiyor; Neden ve niçin?
Evet, bu yasa niçin uygulanmıyor? TCK'yı süslemek için mi bu yasa eklendi?
Üstelik bu yalan haberlerin tesiri de toplumda görülmeye başlandı. Hemen hemen her gün bir Müslüman'a veya Türkiye'ye sığınmış bir mülteciye yapılan saldırı haberlerini okuyoruz, seyrediyoruz. Tamam biz seyrediyoruz da mezkûr kanun maddesini uygulaması gereken merciler niçin sadece seyretmekle kalıyor?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçen hafta kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada, artan saldırılara şu sözlerle tepkisi gösterdi: "Otobüslerde, metrolarda, mağazalarda, yolda insanlarımızı taciz etme noktasına varan küstahlıklarla daha çok karşılaşmaya başladık. Bu ülkeyi bir avuç azınlığın malı, bu milleti de aynı azınlığın kölesi olarak gören müstekbirlerin devrinin çoktan kapandı. Kendi özgürlük alanını diğerlerinin haklarının eşiğinde sınırlamayı bilmeyen faşist zihniyet, hem milletimiz nezdinde hem yargı önünde hesap vermeye mahkumdur. Ülkemizde zaman zaman hortlayan bu tür azgın azınlık vakalarının gerisindeki zihniyetle, siyasi istismarla ve sosyal sapkınlıkla mücadelemiz ilanihaye sürecektir."
Başkan Erdoğan "Kendi özgürlük alanını diğerlerinin haklarının eşiğinde sınırlamayı bilmeyen faşist zihniyet, hem milletimiz nezdinde hem yargı önünde hesap vermeye mahkumdur." diyor ama yargı sanki 217. madde çıkmamış gibi bir tavır içinde. Tekrar soruyorum; Neden ve niçin?
Kanun yeterli değilse açıklasınlar bizler de siyasilere "Bir an önce kanunu düzeltin ki ülkede iç savaş çıkarmak isteyenlere fırsat verilmesin" diyelim, kamuoyu baskısı oluşturalım.
Hakkında, birilerinin "Ortadoğu'da tek dost devlet" dedikleri İsrail'e çalıştığı iddiaları ayyuka çıkan bir siyasi özne yaydığı yalan haber ve ırkçı söylemlerle ülkeyi yangın yerine çevirmenin eşiğinde ama müdahale eden yok. Aynı soruyu üçüncü defa sormam gerekiyor; Neden ve niçin?
15 Temmuz öncesi Başkan Erdoğan FETÖ için "terör örgütü" diyordu ama en yakın çevresini bile inandıramıyordu. Ne zamanki 15 Temmuz saldırısı oldu Başkan Erdoğan'ın haklılığı görüldü. Şimdi de Başkan Erdoğan, dezenformasyonla toplumun huzurunu bozan, insanları birbirine düşman eden faşist zihniyetin yargı önünde hesap vereceğini söylüyor ama ne yargıda ne de kollukta ses seda yok. Dördüncü defa soruyorum; Neden ve niçin?
Ne zaman müdahale edeceksiniz; iç savaş çıkardıkları zaman mı?