Önce Yusuf Ziya Cömert’i coşkuyla kutlayayım. Yönettiği gazetenin zayıflayıp işlevini yitirmesini amaçlayan son girişimi başarıyla savuşturmasını bildiği için... Daha önce iki kez benzer ‘komplolar’a maruz kaldı gazetesi; sanıyorum en ölümcül darbeyi Ali Bayramoğlu üzerinden yiyecekti...
Ali Bayramoğlu benim arkadaşım... ‘Yakın arkadaş’ deyimi ‘birbirinin evine giden, aile fertlerini tanıyan, iyi günlerini olduğu kadar kötü dönemlerini de paylaşan dostlar’ anlamına geliyorsa, hiç kuşkusuz ‘yakın arkadaşım’ da...
Saldırıda ‘’Yakın arkadaşları dışında kimse bilmez’’ kurnazlığıyla ileri sürülen iddia için bu belirlemeyi yapıyorum.
Bildiğim şu: Gelibolu’nun kadim ailelerinden birine mensup Ali Bayramoğlu; İslâm’ın kentin yaşamını belirlediği ve hayatın merkezi olduğu dönemde önemli bir tekkenin postnişi olan bir dedenin torunu... Dedesinin münşaatını gördüğüm, bazı şiirlerini okuduğum için, zaman zaman ‘’Bayramoğlu soyadın Hacı Bayram Veli’den geliyor olabilir’’ diye takıldığım biri...
‘Terörist dostu’ olarak gösterecekler ya, o sebeple ‘etnik köken’ uydurma ihtiyacı duymuşlar... Eh, Hrant Dink’le dostluğu, çeşitli platformlarda gerçekleştirilen sayısız etkinlikte azınlık haklarıyla ilgili sergilediği saygın duruşu bilindiğine göre... ‘’Olsa olsa’’ mantığıyla kendisine bir ‘etnik köken’ uyduruvermişler...
Yanına koşan tanıdığı-tanımadığı herkes ‘’Velev ki, öyle olsa bile’’ diye iddianın esasına da karşı çıkıyorlar. Doğru bir tavır bu. Ancak bir insanı ‘uyduruk’ iddialarla vurmaya çalışmak da bence büyük bir ayıp... Hrant Dink ‘uyduruk’ bir iddiayla gazeteler ve köşeler tarafından ‘hedef’ haline getirilmişti. Sonrasını biliyoruz: Kendisini hiç tanımayan, ne yazdığını bilmeyen, kandırılmış birkaç gencin husumeti uyandırıldı o iddialarla ve öldürüldü.
Akın Birdal’ın başına gelen de öyle değil miydi? 28 Şubat karanlığında hazırlanmış bir ‘andıç’ ile ‘millet aleyhine çalışan devlet düşmanı’ olarak gazetelerin manşetinden ilân edilmesinin ertesinde şimdilerde Ergenekon davasından yargılanan birilerinin kurşunlarına hedef haline gelmişti.
Hrant Dink’e atfedilen iddianın da, ‘andıç’ belgesinin de ‘uyduruk’ olduğunu biliyoruz bugün... Fakat Dink hayatını kaybetti o iddia yüzünden, Birdal da ölebileceği bir suikast girişiminden ağır yaralı kurtulabildi.
Onun için ‘’Velev ki...’’ türü itirazlar sarf ederken bile düşünmek gerekiyor bu ülkede...
Ali Bayramoğlu yanlışa ‘yanlış’ diyebilecek düzgünlükte biri; şimdiye kadar savunduğu her şeyi savunulması gerektiğine inandığı için savundu; karşı çıktığı veya eleştirdiği her şeyi de yanlış olduğu veya zararı dokunacağını bildiği için bunu yaptı. Olayların gelişmesi de onu doğrular yönde...
Görünür sebebi ne bu saldırının? İngiltere’de faaliyet gösteren bir vakfın ‘Kürt sorunu’ konusunda düzenlediği bir dizi toplantıya katılmak... Ali Bayramoğlu için ‘uyduruk’ iddiayı ortaya atanlara göre toplantıları düzenleyen vakıf PKK ile irtibatlıymış... Ne dersiniz bu iddia için?
Katılanlar araştırmışlar, yazdılar: Bu iddia da ‘uyduruk’ imiş...
‘Büyüyen’ Türkiye’nin sorunları artık sadece Türkiye’nin sorunu değil; bu sebeple yabancıların da ‘Kürt sorunu’ ile çözüm eksenli ilgilenmesinin hiçbir mahzuru yok. İngiltere ‘etnik kökenli sorun’ ile karşılaşmış ve sorunu çözmüş bir ülke ve deneyiminden yararlanmak gerekiyor. Sadece Ali Bayramoğlu değil, bir çok yazar ve akademisyen ile Ak Parti, CHP ve BDP milletvekili de katılıyor o toplantılara...
Mazeretlerime denk gelmeseydi ben de rahatlıkla katılabilirdim...
Saldırının esas hedefi ‘yakın arkadaşım’, ama bir yan hedefi de, yazdığı gazete... Gazete bir süredir içi boşaltılarak değersizleştirilme ve işlevsiz hale getirilme operasyonlarının hedefi... Ali Akel olayı zihinlerde taze; benim ayrılmamı getiren ‘uyduruk’ iddiayı da umarım unutmamışsınızdır...
Yusuf Ziya Cömert o zaman da yanlışı fark etmişti, Ali Akel olayında da... Şimdi ‘’Yeter artık’’ çıkışı önemli ve övgüye değerdir.