Kazanması Beşiktaş’ı Avrupa Ligi yolcusu yapabilecekti. Bursa kazanırsa o yolcuk için önde gelen adaylardan biri olacaktı. Bursa bu amaca uygun, önde basarak, kendine güvenerek, çalışarak, savaşarak, boş alanlara kaçarak, hızlı çıkıp çabuk dönerek girişti mücadeleye. Beşiktaş tam tersine, durgundu!
Ağırkanlı, özgüvensiz, çıkarken top kaybı yapan, rakibine alan bırakan, topu kazandığında oyunu durdurup adeta ne yapacağını düşünen pasif bir takımdı. En önemli özelliği çalışkanlığı, çabukluğu, istekliliği, savaşımcılığını sahaya getirememişti. Hedefine varmayı sağlayacak son etap başladığında, Almeida, Niang, Sivok sakatlanıp takımdan çekildiler. Aybaba zorunlu olarak Holosko’nun da formsuzluğu yüzünden önde, sekiz aylık sakatlıktan çıkan Mustafa’ya görev verdi. Mustafa sıradan oyun içinde sırıtmadı. Savunmada Toraman-Escude ikilisini görevlendirince, savunma önü Mehmet Akgün’e kaldı. Escude kulübede beklerken öyle hamlaşmış ki ilk golün vuruşunu yapan Pinto’ya omzunu dayamayı bile beceremedi! Oğuzhan sağ kenardan içeri girdiğinde daha etkiliydi, ama topla oyalanması üretken olmasını engelledi.
Beşiktaş’ın etkili olabilmesi için takımca canlanması gerekiyordu. İkinci yarıda M.Akgün’ün görevini Necip’in alması ve durumun ciddiyetini görmüş olmak Beşiktaş’ı kısa bir süre toparladı. Topu kendinde tutabilmeye, hücum organizasyonları göstermeye başladı. Bunda Bursaspor’un ilk yarıdaki temposunu düşürmesi de etkiliydi. Bursa hızlandığı anda Beşiktaş gene sapır sapır döküldü. Topu kaybettiği yerde kazanma girişimi yapmadı! Rakibinin gönlünce hücum etmesine izin verdi. Beşiktaş hemen hiçbir şeyi iyi yapamadı dün. Biraz şanssızdı: Çünkü her takım ligin en olgun zamanını yaşarken, Beşiktaş sakatlıklar yüzünden sanki sezon başıymış gibi iyi onbir arayışındaydı! Ama oyuncular önemli ölçüde sorumsuzdular. Ve teknik adam çok yetersiz kalmış, adamlarını havaya sokamamıştı. Yüksek motivasyon isteyen bir zamanda böyle bir durgunluk göstermek ayıptı.