Türkiye’de de, başka yerlerde de futbol sadece futbol değil, bunu bilmeyen yok.
Büyük bir endüstriden bahsediyoruz, ülkemizde bile, tüm boyutlarıyla cirolar milyarlarca doları buluyor.
Ancak, bir spor dalının büyük bir endüstriye dönüşmüş olması, zorunlu olarak, bu spor dalında açıklanması zor ilişkilerin egemenliğini gerektirmiyor.
Bu hafta sonu oynanan maçlara bir bakalım ama lütfen bu kez biraz daha farklı bir açıdan bakalım.
Pazar gecesi Fenerbahçe Elazığ ile 2-2 berabere kaldı, maç Kadıköy’de oynandı, maçın sonunda Elazığ soyunma odasında matem vardı, Elazığ üç puanı uzatmalarda yediği gol ile kaçırdı.
Söz konusu takımların birer piyasa fiyatı var; piyasa fiyatı derken futbolcularının bonservis bedellerinin toplamından bahsediyorum.
Fenerbahçe’nin fiyatı 150 milyon avroya yaklaşırken, Elazığspor’un fiyatı 18 milyon avroyu ancak buluyor.
Ve bu ve benzeri sonuçlar Fenerbahçe için artık sıradan sonuçlar yani Elazığ maçı bir yol kazası değil.
Maçtan sonra Rıdvan Dilmen’in yorumlarını dinliyorum, Dilmen maça Mehmet Topuz ile başlanmamasını, 4-4-2 sistemini eleştiriyor ama fiyatları arasında yak
laşık yedi kat fark olan iki takımın maçının böyle bitmesini böyle açıklamak ne kadar anlamlı, bilemiyorum.
Ortada futbolcu ya da sistem tercihini aşan bir sorun olduğu açık.
Kasımpaşa Galatasaray’ı 2-1 yendi; Kasımpaşa’nın fiyatı yaklaşık 33 milyon avro, Galatasaray’ın fiyatı ise, son transfer öncesi, 142 milyon avro.
Alın size başka bir gariplik.
Beşiktaş İstanbul Büyükşehir Belediye Spor ile berabere kaldı; Beşiktaş’ın fiyatı 102 milyon avro, İBB’nin ancak 40 milyon avro.
Tuhaflıklar nedense hep arka arkaya geliyor.
Bu sene bir Karabükspor fenomeni var, bu takımın piyasa fiyatı 30 milyon avro dolayında ama bakın ne işler yapmış.
12. Haftada piyasa fiyatı 142 milyon avro olan Galatasaray’ı, 17. Haftada piyasa fiyatı 150 milyon avro olan Fenerbahçe’yi ve nihayet bu hafta piyasa fiyatı 85 milyon avro olan Trabzonspor’u ayrı skorla, 3-1 yeniyor.
Üç büyük takıma da aynı tarifeyi uygulamış Karabükspor.
Bu manzaraya baktığınızda iyi şeyler de görebilirsiniz, Anadolu futbolunun İstanbul dükalığını kırdığını söyleyebilirsiniz.
Ama meselenin bir de tuhaf yönü var; piyasa fiyatları arasında bu kadar büyük farklar olan takımlar arasında oynanan maçlarda bu sonuçlar nasıl ve sürekli olarak ortaya çıkabiliyor?
Benim aklıma gelen ilk ihtimal bu fiyatların yanlış oluşmuş olduğu ihtimali.
Yani, daha basit bir ifadeyle, gerçek fiyatı mesela iki milyon avro olan bir futbolcuya bir büyük kulüp on milyon ödüyor, ya da ödemiş gibi gösteriyor.
Neden?
Aradaki fiyat farkı nasıl açıklanacak, bu paralar kimin cebine gidiyor, ya da bir yerlerde para mı aklanıyor?
Benim aklıma gelen ihtimalin doğru olmama ihtimali de var.
Ama bu ihtimalin mantıksal sonuçları daha da kötü.
Bu fiyatlar bu futbolcuların gerçek fiyatları ise, demek ki takımların yönetimleri çok kötü ama nedense yönetimler de yerlerinden kıpırdamıyor, kimse de bu açıdan yönetimleri eleştiremiyor.
Bizim futbol programlarında tandemde kim oynamalı idi, ya da maça kimle başlanmalı idi gibi sorulardan önce işin parasal boyutları da tartışılmaya başlandığında seyreyleyin siz gümbürtüyü.
Türkiye’de futbol piyasasını bir inceleyin, gördükleriniz sizi de şaşırtacaktır.
Unutmayalım, bu yazı bir futbol yazısı değildir.
twitter.com/KarakasEser