CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 28 Şubat soruşturmasının 3. dalgası konusunda aynen şu cümleleri söyledi: “Cadı avına dönüşüyor.”
Sözü baştan söyleyelim, CHP geçmişte 28 Şubat postmodern darbesiyle kurduğu ittifaka sonuna kadar sadıktır. Dolayısıyla, Kılıçdaroğlu’nun uzatılan her mikrofona söylediği, “darbelere biz de karşıyız” cümlesinin hiçbir hükmü yoktur.
Aslında, Kılıçdaroğlu’nun bugün 28 Şubat’a omuz veren açıklamaları hiç de şaşırtıcı değildir. Zira CHP, geçtiğimiz on yıl içinde 28 Şubat nizamının devamı olan her türlü darbe girişimine, Ergenekon yapılanmalarına, muhtıralara destek vermiştir.
Hatırlayalım, CHP açık bir şekilde Ergenekon’un avukatlığını yapmış, 27 Nisan askeri bildirisini alkışlamıştır.
367 rezaletinin arkasında durmuş ve en güçlü savunucusu olmuştur.
Bugün Türkiye, bin yıl sürmesi planlanan ve bir mühendislik projesinin ürünü olan 28 Şubat’ı yargılıyor. Bu aynı zamanda, uzun yıllardan bu yana darbelerle derin akrabalık bağları bulunan CHP’nin darbeci felsefesinin de yargılanmasıdır.
Çünkü CHP, felsefi anlamda 28 Şubat’ın en önemli paydaşlarından birisidir.
Bu ortaklığı doğru algılayabilmek için, 28 Şubat’ın nasıl bir mühendislik projesi olduğunu iyi anlamak gerekiyor.
***
Bir kere 28 Şubat’ı iç ve dış aktörler bağlamında planlayan ortak akıl, Türkiye’nin Müslüman görünürlüğünü ve en küçük İslami duruşu bile yok etmeyi hedeflemiştir. Ve 28 Şubat aynı zamanda İsrail’e“güvence”veren bir projedir.
28 Şubat’ı başladığı ilk günden 12 Eylül 2010 referandumuna kadar olan süreç içindeki irili ufaklı bütün demokrasi dışı girişimler ve karanlık yapılanmalar, temelde 28 Şubat felsefesinin bir devamıdır.
Ekonomiden eğitime, siyasetten dış politikaya kadar her alanda korku, baskı, sindirme ve müthiş bir tecrit politikası uygulanmıştır.
Partilerin kapatılması, İmam-Hatip okullarının kapatılması, başörtülü öğrencilerin eğitim haklarının ellerinden alınması, Anadolu sermayesinin vebalıilan edilmesi ve toplumun fişlenmesi... Bütün bunlar 28 Şubat’ın somut sonuçları...
Bunun dışında, 28 Şubat’ın oluşturduğu ve 12 Eylül 2010’a kadar süren atmosfer, Türkiye’yi darbe girişimlerine ve yasa dışı oluşumlara açık hale getirmiştir.
Ergenekon, 28 Şubat’ın yasa dışı atmosferinde gelişip büyümüştür. Ay Işığı, Sarı Kız darbe girişimleri, Balyoz darbe planları 28 Şubat nizamının bir devamıdır.
Danıştay ve Dinkcinayetleri
28 Şubat’ın bu ülkeye armağan ettiği o karanlık iklimde gerçekleşmiştir.
367 rezaleti, 27 Nisan bildirisi yine 28 Şubat’ın bir devamıdır.
Danıştay ve Dinkcinayeti hariç,
28 Şubat nizamında gerçekleşen bütün icraatlar, felsefi anlamda CHP’nin de sempati beslediği, yakın akrabalık içinde olduğu, hatta desteklediği icraatlardır.
Bir bakıma, CHP’nin ideolojik planda tasarladığı hedefler, 28 Şubat konsorsiyumu tarafından hayata geçirilmiştir. Çünkü CHP de, her zaman Türkiye’nin Müslüman görünürlüğünün, rejim açısından tehlike oluşturduğuna inanmıştır. “Milli Şef” döneminin uygulamaları, bunun en önemli göstergeleridir.
Yani, özü itibariyle CHP, 28 Şubat’ın mütemmim bir cüzüdür. Kısacası, 28 Şubat’ın temel tezleri, CHP’nin başından beri savunageldiği tezlerdir.
28 Şubat’ın yargılanma sürecinin başlaması, CHP’yi ziyadesiyle üzmüştür. İşte bu yüzden Kemal Kılıçdaroğlu, tedirginlik ve telaş içindedir.