15 Temmuz işgal girişimi sonrası başlatılan soruşturma derinleştirilerek sürüyor..
Özellikle böylesi bir paralel yapılanma ve neticesinde girişilen demokrasi dışı müdahelelerin arkasından başlayan soruşturmalar, çok boyutlu olarak devam eder..
Evvelâ darbecilerin tam neye ihtiyaç duyabilecekleri masaya konur. Ardından da o ihtiyaçları nasıl giderebilecekleri noktasına doğru ilerlenir.. Temel olarak bir kaç başlığı hemen sayabiliriz..
1) Darbeyi fiilen gerçekleştirecek silahlı güç
2) Darbecileri finanse edecek mali güç
3) Darbe sonrası yargılamaları yapacak yargı gücü..
4) Darbeyi meşru hale getirecek olan akademik güç..
5) Darbe sonrası yürütmeyi tesis edecek olan siyasi güç
6) Uluslararası tanınmayı sağlayacak olan dış güç..
7) Halkı ikna edecek olan medya propaganda gücü
8) Halkı uyuşturacak olan popüler kültür gücü..
Bana bıraksanız ben listeyi daha da uzatabilirim..
Ama sadece bu çıplak gözle bile görünen yapıya yeteri kadar dokunulabildiğini düşünüyor musunuz?.. On binlerce görevden alma, tutuklama, tasfiye oluyor 15 Temmuz’dan beri..
Ama mail kutumda biriken ihbarlara bakıyorum, kamuoyunun yeteri kadar tatmin olmadığı ortada.. 50 milyar dolar toplam büyüklük ve milyarlarca dolar düzenli akardan söz ettiğimiz bir devasa yapının çökertilmesi noktasına gereken cesur ve cüretkâr adımların atılmadığını herkes görüyor.. Bir operasyon yapmak için faillerin ya malını mülkünü satıp savması ya da memleketten kaçması bekleniyor.. Amerika Birleşik Devletleri, her seferinde FETO konusu geçtiğinde “adil yargılama için bağımsız mahkemelerden çıkacak kararı bekliyoruz” dediğinde, ne yanıt veriyoruz?
“.. Sen Usame Bin Laden için bağımsız mahkemelerden karar mı bekledin?..” doğru mu?..
Peki örgütün ele başı FETO için ABD’ye verdiğimiz bu ayarı içeride neden hayata geçiremiyoruz?.. 15 Temmuz’da halkın tepesine bombalar yağdıran örgüte, arsalar bağışlayan, paralar veren, onların imkânlarıyla kendilerine alan açan, devlet olanaklarını adeta hortumla örgüte akıtan adamlar için neyi bekliyoruz?..
Efkan Âlâ neden alındı?
Çok basit bir denklem var karşımızda..
Fethullahçı terör örgütü yapılanması kapsamına çeşitli gözaltılar, tutuklamalar yapılıyor..
Mesela iki eski Diyarbakır Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve Cahit Kıraç..
Bilmiyoruz sayfalar dolusu verdikleri ifadelerinde neler anlattılar..
Ya da eski İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın..
Belki de ifadelerinde, aralarında Efkan Âlâ’nın da olduğu bazı isimler de geçiyordur..
En doğrusu değil mi, toz bulutu ortadan kalkana kadar böyle tesirli isimlerin icra mevkiinde olmamaları..
Yurdun dört bir yanında benzer gelişmeler yaşanıyor şu anda..
Her yapılan suçlama neticesinde, kesin böyledir diye tek tek kafa koparılsın demiyorum..
Ama herkes kendini biliyor.
Biri bütün milletvekillerini toplayıp Pensilvanya’ya götürüyormuş meğer..
Biri belediye başkanlığı döneminde işadamlarını Pensilvanya’ya taşımış meğer..
Biri “aman rencide olmasınlar” demiş..
Biri “paralel yapı diye bir şey yok” demiş
Biri “fabrika ayarlarına dönerlerse kavga biter” demiş..
Ben nereden bileceğim?.. Ama onlar kendilerini biliyorlar..
Erdoğan’ın “babamın oğlunu tanımam” dediği bu süreçte, bir zahmet bir kenara çekilseler de kamuoyu önünde daha zor durumda kalmasalar bence..