Kemal Kılıçdaroğlu, “Devlet bize FETÖ’cüler konusunda bilgi versin, gereğini yapalım” demiş.
Devletin ve tabii hayatın her alanına sızmış FETÖ’cülerin CHP’yi boşladıklarını söylemek için saf olmak lazım.
CHP’de de var elbette bunlardan.
Hem de bol miktarda var.
Kötülüğü ele almış bir gazeteci olsam, “Neden önce kendinden şüphe etmiyorsun Kemal Bey?” diye sorardım. Tezimi haklı çıkaracak bir dolu malzeme sunardım.
Kılıçdaroğlu, neredeyse son üç yılı, Fetullahçı çetenin temin ettiği “tape” ve “ses kayıtları”nı tüketerek geçirdi.
Biri yerel, biri Cumhurbaşkanlığı, ikisi genel olmak üzere, son üç yılda dört büyük seçim yaşadık.
Kemal Bey tape okudu.
Dönüp dönüp tape okudu.
Miting meydanlarında, grup konuşmalarında, basın toplantılarında, televizyon mülakatlarında...
Bir ara öyle kaptırdı ki, Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan gizli güvenlik toplantısında neler konuşulduğunu bile faş etti.
Bu zirvede konuşulanları sadece iki “kişi” doğru tahmin edebilmişti. Biri, arada sırada “yapıtlarıyla” Zaman gazetesinde de görülen eski bir polis şefi, diğeri de Kemal Kılıçdaroğlu...
Derken, FETÖ, mahut görüşmenin ses kaydını yayınladı.
Bilmişti.
Kemal Bey, Dışişleri zirvesinde neler konuşulduğunu, ses kaydı internete düşmeden önce bilmişti.
Bu iş nasıl mı olmuştu?
Şöyle:
Biri zirvenin yapılacağı mekâna “böceklerini” yerleştirdi, biri dinledi, biri kaydetti, biri yayınladı... Biri de, “Hani bana, hani bana?” diyen Kemal Bey’e o kayıtları ulaştırdı.
Şunu demeye çalışıyorum: FETÖ’yle arasına zorunlu mesafe koyan ve artık rahatça “FETÖ” diyebilen Kemal Bey bu örgütün yapıp ettikleri konusunda o kadar da cahil değil.
Bir şeyler biliyor.
Dolayısıyla, devletin bilgilendirmesini beklemesine gerek yok.
Bir şey yapmak istiyorsa, yapsın.
İşe de en yakınından başlasın.
Mesela, “danışmanlarını” gözden geçirsin.
Rahatça her kılığa girebilen FETÖ militanları, CHP’li ve Kemalist kılığına girmekte de son derece mahir... Elan Kemal Bey’in çok yakınında bulunan ve “akademisyen” olduğunu söyleyen bir danışmanı FETÖ üyesi... Bunu dünya âlem biliyor. İsterse ismini de verebilirim. Sorsun, “Çocuğum sen nerelerde okudun, hangi evlerde kaldın, hangi ağabeylerin kucağında büyüdün, nasıl akademisyen oldun?”
Mahmut Tanal diye biri var...
Kemal Bey, bu Mahmut Tanal’ın faaliyetlerine baksın. Kimlerle düşüp kalktı? Hangi FETÖ’cü odaklarla teşrik-i mesaiye girdi? Hangi Fetullahçı eylemlere katıldı? Bir dönem kimin (hangi mutemet CHP’linin) avukatlığını yaptı? Avukatlık yaptığı dönemde hangi Fetullahçı “yüksek yargı üyeleri”yle görüştü?
Mahmut Tanal’ın “faal avukatlık” döneminde, hüküm giymiş o CHP’linin dosyası Yargıtay’da kaybolmuştu. Dolayısıyla, yargı süreci tamamlanamamış, hüküm tesis edilemediği için dava düşmüştü. O CHP’li de problemsiz bir şekilde milletvekili seçilebilmişti...
Bu nasıl olmuştu?
Kemal Bey, Eren Erdem’in irtibatlarına da baksın.
Eren Erdem, “solcu” ve “anti-kapitalist Müslüman” ayağından gelip, FETÖ’nün kurduğu “Karşı” gazetesinin genel yayın müdürlüğüne tamah etmiş bir muhteristir. (“Karşı” sadece “tape” yayınlamak amacıyla kurulmuş bir gazetedir. Maksat hasıl olunca kapatılmış, Eren Erdem efendi de can havliyle CHP milletvekilliğine tüymüştür.)
Madem Kemal Bey bilgi bekliyor... İşte bilgi!
Mahmut Tanal ve Eren Erdem’in faaliyetlerine baksın.
Barış Yarkadaş’la, ismi mahfuz danışmanını da ihmal etmesin.