ERIC Bana çok farklı karakterleri canlandıran kabiliyetli bir oyuncu. Chopper filmindeki ‘psikopat’ karakteri, Hulk’u canlandırırken gösterdiği başarı, Babam Romulus’taki dramatik baba rolü hepsi birbirinden gerçek ve etkileyici performanslardı. Bu hafta bir korku filmiyle karşımızda ünlü oyuncu. Bizi Kötüden Koru, gerçek olaylardan uyarlama. New York Polis Teşkilatı’ndan dedektif Ralph Sarchie’nin anıları yazdığı Beware The Night isimli kitaptan yönetmen Scott Derrickson’ın yazar ve psikolog Paul Harris Boardman’la birlikte senaryolaştırdığı filme hazırlanmak için araştırma yapan 46 yaşındaki Hırvat asıllı Avustralyalı Bana, kendi deyimiyle hiç tanık olmak istemediği ‘rahatsız edici’ olaylarla karşılaşmış.
-Canlandırdığınız karakteri bize biraz anlatabilir misiniz? Sizi dedektif Ralph’e bağlayan bir şey var mıydı?
Bu filmde yer almamın nedenlerinden biri, karakterlerin ustalıkla yazılmış olmasıydı. Tür olarak da oldukça ilginçti, böyle iyi yazılmış bir karakter ve korku türünün birleşimi benim için beklenmedik bir bonustu. Böylesi bir tecrübe kariyerim için önemli bir mücadeleydi. Üstelik bu karakterin macerası, içsel bir yolculuğu da anlatıyordu. İlk başlarda sert ve kurallarla yaşayan bir insanken daha sonra alışmadığı olaylarla karşılaşıyordu. Bütün bunlar onu bir değişime zorluyordu. Böylesi içsel yolculuklar her aktör için kendini sınamasını sağlayan fırsatdır. Bir de filmin öyküsünde karakterler iyilik veya kötülük yapıp dönüp arkalarını gidemiyorlar. Mutlaka her yapılanın bir karşılığı var filmde. Bu adalet duygusunu da sevdim. Canlandırdığım karakter yaptıklarının faturasını ödüyor. Kısacası filmin kahramanı bütün alkışları toplayıp gitmiyor. İşin özünde canlandırdığım karakterin hem duygusal hem de gaddar olduğu anlar vardı. Yani sadece siyah veya beyaz değildi aynı gerçek hayat gibi.
-Bu film, sizin için ilginç bir deneyim olmalı. Rol aldığınız diğer filmlerden oldukça farklı türde bir yapım.
Büyük bir farklılık değildi aslında çünkü esasen olağanüstü unsurlara sahip dengeli bir gerilim. Yani türler arası bir film diyebiliriz. Özünde klasik bir gerilim, bu yüzden o tarafı çok farklı hissettirmiyor ama ben Scott (Yönetmen Scott Derrickson) hayranıyım ve emin ellerde olduğumu hissettim. İlk işini yapan bir yönetmen ile çalışsaydım rahat olamayacağım çok spesifik bir durumdu aslında. Ama Scott kariyeri, ince ayrıntıları görme yeteneği, kavrayışı ve türe olan saygısı ile inanılmaz. Bu yüzden çok eğlenceliydi. Eğer daha önce böyle bir film yapmamış biriyle birlikte çalışsaydık korkutucu olurdu.
KEŞKE O OLAYLARI HİÇ GÖRMESEYDİM
-Filmdeki olayların başından geçtiği iddia edilen Ralph’nin (Eski dedektif, yazar Ralph Sarchie) de sette olması sizin için ilginç miydi?
Onunla takılmak eğlenceli, bu yüzden varlığı ordaki herkes için muhteşem bir şeydi, muhteşem hikayeleri var. Fikirleri için kuvvetli duygular gösteren biri. Beni hiçbir zaman delirtmedi veya bana karşı çıkmadı, kendini hiçbir duruma zorlamadı. Demek istediğim, karakterinin veya geçmişinin bir kısmının bir filme çevrilmesinin nasıl olduğunu bilirim, son derece sakin ve harikaydı.
-Exorcism (Şeytan çıkarma) hakkında hiç araştırma yaptınız mı?
Korkarım ki evet! Bu konuda konuşmak istemiyorum. Yalnızca şunu söyleyebilirim: Bazı şeyleri iyi ki görmüşüm fakat bazılarını keşke hiç görmemiş olsaydım...
BUNDAN GURUR DUYUYORUM
-Filmin büyük bir bölümü gece çekilmiş, yağmur var. Bu kasvetli hava performansınıza yardımcı oldu mu?
Performansıma katkı yapmadığını söyleyemem. Her gece sokaklarda, Bronx’ta geçti, çok rahatsız edici şartlarda çalıştık. Prodüksüyon kasıtlı olarak içinde ayağa kalkamayacağın ve günlerini orada geçiremeyeceğin bodrum katlarını arayarak bize çok yardımcı oldu... Gerçekten çok uzun zamandır Bronx’un sokaklarında film çeken nadir kişilerdeniz ve bundan gurur duyuyorum. Filmi Avustralya’da, Melbourne’u Bronx olarak göstererek çekecek olsaydık hoşuma gitmezdi. Bu yüzden Scott ile tanıştığımda ona söylediğim ilk şey “Lütfen bana bu filmi masraftan kısacak bir yer yerine New York’ta çekeceğimizi söyle” oldu. Ve “Hayır, Bronx’ta çekeceğiz” şeklinde cevapladı.
İlham almak için eski korku filmlerini izlemedim! Bence bu oldukça tehlikeli
Bu filmi çekmeden önce, ön hazırlık olarak başka korku filmlerini araştırmadım, ilham almadım. Bence bu oldukça
tehlikeli. Filme hazırlanmak için başka yöntemlerim var. Kurgu değil gerçek şeyleri araştırmayı tercih ederim.
Çekimler sırasında garip tesadüflerle karşılaştığımız oldu
Çekimler sırasında oldukça garip tesadüflerle karşılaştığımızı söyleyebilirim. Ancak ilgi çekicibir şey olmadı, bir şeyin pencereden fırlatılmış olma olasılığı dışında tabii!
JOEL Mchale ve benim stand-up kökenli olmamız, birbirimizin dilini anlamamızı kolaylaştırdı
(Rol arkadaşı Joel McHale), Bir polis olarak iş ortağımdı ve bana göre harikaydı. Çünkü oyunculuğa başlamadan önceki geçmişimde stand-up yaptım, Joel ise hala bunları yapıyor. Bu sayede, birbirimizin dilini anlamamız oldukça kolay oldu. Ve ortalığı gülmekten kırıp geçirdik. Bence, ikimizin bu uyumu filme çok şey kattı. Ayrıca çekimler boyunca birbirimize kaba, birbirimize karşı birer baş belası olmamız ve hepsinin üzerine kahkaha atmamız da seti daha yaşanılır kıldı. Kara mizah da cabası.
Bence pek çok insan bu filmden farklı çıkarımlarda bulunacak
Bana “Bu film kader hakkında mı?” diye soruyorsanız, hayır. Daha çok bir yolculuk hakkında. Pek çok insan farklı çıkarımlarda bulunacak. Bu yüzden herkes için farklı bir deneyim olacak. Mesela benim görüşüm, bir yolculukta sıkışıp kalmış biri hakkında olduğu yönünde.