Önceki gün Çankaya Köşkü’nde önemli bir ‘devlet nişanı tevcih töreni’ vardı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, tarihimizde hep merkezi roller oynamış Kırım’ın efsanevi önderi Mustafa Abdülcelil Kırımoğlu’na, Bakanlar Kurulu kararıyla tevcih edilen ‘Cumhuriyet nişanı’nı taktı.
‘Kırımoğlu’, Kırım Milli Meclisi tarafından sonradan kendisine verilmiş soyadı... Henüz altı aylıkken, 1944’te, Moskova tarafından Özbekistan’a zorla göç ettirilen soydaşlarıyla birlikte sürgün hayatına başlayan Kırımoğlu’nun bütün hayatı mücadelelerle geçti. 15 yılı bulan cezaevi ve sürgün dönemi var. Bir keresinde, hak arama mücadelesinde 303 gün açlık grevi yaptığı biliniyor.
ABD ile Sovyetler Birliği arasında süregiden müzakereler sonucu özgürlüğüne kavuşabilmişti Kırımoğlu... Sonunda, halkını zoraki sürgünlükten kurtarmayı ve özvatanlarına döndürmeyi başardı.
Pek çok Kırım asıllı aydın her alanda Türkiye’ye hizmet etmiştir: Halil İnalcık, Kemal Karpat, İlber Ortaylı, Zeki Velidi Togan, Sadri Maksudi Arsal, Reşit Rahmeti Arat gibi... Ülker firmasının kurucusu Sabri Ülker de Kırım asıllıydı.
Geçmişte Karadeniz’in incisi Kırım’ı Ruslaştırma projesi gereği Kırımlıları uzaklara gönderen Moskova, şimdilerde, devlet ideolojisi olarak Sovyet döneminden pek farkı bulunmadığını dışa vuran atılımlar peşinde... Ukrayna’nın ‘özerk cumhuriyeti’ olarak varlığını sürdüren Kırım’ı Rusya’ya kattı ve o gün bugündür Rus nüfusu çoğunluk haline getirmek için, bu defa tersinden bir projeyi hayata geçirme yolunda: Sovyetler Birliği döneminde halkını sürgüne göndererek planı gerçekleştirme çabası vardı; Putin Rusyası Kırım’ı Ruslar’la doldurarak aynı hedefe varmayı amaçlıyor...
Sadece 50 yıl öncesinin projelerini canlandırmakla yetinmiyor Rusya; 150 yıl önce ilk Avrupa savaşının kopmasına yol açmış Kırım Savaşı’nın benzerini, Çarlık Rusya’nın yöntemlerini taklit ederek, günümüzde göze alabileceği mesajını veriyor...
Kutsal Topraklar’da (Kudüs ve çevresinde) yaşayan Ortodokslar’ın haklarını koruma bahanesiyle Osmanlı Devleti’ne savaş açmıştı (1853) Rusya; esas amacı parçalanacağını öngördüğü Osmanlı İmparatorluğu’ndan önemli parçaları koparmak ve asırların rüyasını gerçekleştirmekti: Sıcak sulara inebilme rüyasını...
Avrupa devletleri, bu niyeti sezip, kendi aralarındaki ihtilâfları bir kenara bırakarak Osmanlı’yı koruma çabasına girdiler; onların amacının da Rusya’dan farklı olmadığı, ancak aceleci davranmaya karşı çıktıkları, Rusya’nın da taraf olduğu ‘Sykes-Picot anlaşması’ (1916) ile anlaşılacaktı.
Bugünün Rusyası, tıpkı Sovyet ihtilâli öncesinin çarları gibi, kendine yakın ve ‘nüfuz alanı’ gözüyle baktığı coğrafyalardan gözüne kestirdiklerini sınırları içine katma peşinde; Kırım’la başladı, Ukrayna’nın doğusundaki elle tutulur bir Rus nüfusa sahip yerlerle devam ediyor bu genişleme projesi...
Rusya’nın Kırım’a tecavüzü savaş başlatmadı; Ukrayna ordusunun Rus askerlerince işgal edilen ülkenin doğusundaki kentleri geri almak için giriştiği harekâta Moskova’nın vereceği cevap ile Batı’nın tavrı bakalım nelere yol açacak?
Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, Türkiye gibi, Ukrayna’nın bütünlüğünü savunuyor; törende bunu açıkça ifade etti ve yeni bir mücadelenin başlayabileceği mesajını verdi.
Yıllarca mücadelesini olabildiğince yakından izlemiş, kimbilir kaç yazıda ismini geçirmiştim Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun...
Devlet nişanını onun kadar hak etmiş biri az bulunur...