Tehditkâr diliyle, her gün yayın organlarından Türkiye’ye nefret saçan Rusya medyası, birkaç gündür dil değiştirmiş gözüküyor. Türkiye ile savaşmaya hazır olduğunu aylardır dile getirdiğinden, tüm medyadaki sözcüleri de aynı teraneyi savunuyordu. Lakin Türkiye’nin Suriye’de kuralları değiştirmeye gayret etmesinin sonucunu, sahada gördükçe veSuriye’de savaşmaya mecali olmadığını da anladıkça, biraz da ABD’nin tetikleyici tavrı ile Türkiye ile savaşmak istemediğini, buna gerek olmadığını, “dünyamızı savaşla değil, barışla dizayn etmenin mümkün olduğu” hikayelerini devreye sokmaya başladı Rusya.
Esasında Rusya’nın dilinin değişme nedeni; Türkiye’nin hem kendi sınırları içerisinde, hem de sınır ötesinde oluşması mümkün olan her türlü tehdidi ortadan kaldıracak gücünü görmesi oldu. Türkiye akıllı stratejik hamleler üretiyor. Esasında PKK terör örgütünü, ülke içerisinde temizleme metodolojisine baktığımızda, ne kadar insan merkezli bir duruşa sahip olduğunu, halk ile teröristi iyi ayırt ederek adım attığını ve “halkı yok ediyor” imajına zerre kadar yaklaşmadan, bu terör rüzgârını estiren ve Türkiye’ye ayar vermeye gayret edenlere de iyi bir mesaj gönderebildi. PKK’yı devreye sokanlar, “Türkiye topyekûn girip, bölgede kim var kim yok hepsini ortadan kaldıracak” gözüyle bakıyordu. Bu aslında Rusya’nın yöntemini anımsatıyor. Rusya terör mücadelesiyle, Kuzey Kafkasya’da herkesi kurşuna dizdi, balistik roketlerle köy köy insanları ortadan kaldırdı. Dolayısıyla PKK’yı yeniden meydana çıkarırken, birileriTürkiye’nin üstün zekâsını hafife aldı.
Rusya’nın tekrar Ermenistan’ı canlandırması, yeni askeri yığınağını Türkiye sınırlarına getirmesi haberleri de, bu genel tablonun bir parçasıdır.
Rusya’nın, ABD’ye kendisini muhatap etme çabası, Suriye üzerinden şimdilik başarılı oldu gözükse de önümüzdeki süreç içerisinde ABD’nin Rusya’yı tecrit etme politikaları tekrar gündeme gelecek gibi gözüküyor. Rusya bu zaman dilimindeki strateji başarısının kalıcı olamayacağını hesapladığı için oradaki şimdiki pozisyonunun kalıcı olması için biran önce ateşkesi istedi. Esasında ABD ile Rusya’nın ateşkes istemelerinin temelinde, Türkiye’nin tutumudurmaktadır.
Ateşkese; bu kadar kana sebep olan Rusya ve ABD güçlerinin tabi tutulması bile, meselenin Türkiye’nin devre dışı bırakılması konseptine dayandığını bize anlatmaktadır.
Türkiye’nin “bu ateşkes bizi bağlamaz” beyanı, tam da bu noktada ayar verme çabasında olan ABD’ye, bu ayar içerisinde kullanılan ve kullanıldığından da pek memnun olan Rusya’ya, Türkiye’nin hafife alınmayacak kadar önemli bir devlet olduğunu hatırlatmış oldu.
Suriye’deki Türkmenlerin durumu, oradaki muhaliflerin akıbeti ve Türkiye’ye sığınan mültecilerin, topyekûn neticeyeTürkiye’nin oyun dışı yapılamayacağını oluşturan temel argümanlardır ve bu argümanlar Türkiye’nin her türlü orada var olmasını, bu ve bundan sonraki aşamada temin edeceğini de anlamaktayız.
PKK, PYD, YPG gibi terör örgütlerinin varlığını kullanan ABD, RUSYA, İRAN gibi devletlerin, bu coğrafyada Türkiye’nin “Kürtleri katlettiklerini ve Suriye’deki Kürtlerin başarılarından rahatsızdır” söylemlerini uluslararası basında yazdıranlar da, Türkiye’yi oyun dışı koyma çabasının içeriğine hizmet etmektedir.
Suriye’de Kürtlere kimlik tanınmazken, devreye giren Türkiye idi. Onlara kimlik tanımayanların, şimdi kalkıp Kürtlerin adından konuşması da, trajikomedinin en bariz sahnesidir.
İran’da bunca Kürt siyasi faaliyetten idam edilirken, Kürtlerin sıradan talepleri yok sayılırken, İran’ın nerdeyse PKK, PYD, YPG sözcülüğüne soyunması, Rusya’yla aynı hareket etmesi de, Kürtleri kullanma amacı gütmeden ötede bir şey değildir. Türkiye’ye açıktan savaş açamayanlar, Türkiye’yi kendi sorunlarıyla boğuşmaya itenlerin, Kürtler üzerinden bu oyunu kurgulaması, artık o kadar net ki, görmek için dürbüne gerek yok…
Türkiye’deki Kürt kardeşlerimizin, sivil toplum örgütlerinin, medyadaki önemli Kürt kökenli isimlerin, aydınların, sanatçıların da bu aşamada, Türkiye’ye uluslararası basında kara propaganda yapmaya gayret edenlerin önüne, karşı bir argümanla çıkmaları gerekiyor.
Bu vatan için Türk asker gibi Kürt askerimiz de şehit düşmekte. Terörle mücadelenin içeriğini anlatmak, herkesin görevi haline gelmeli. Halk diplomasisi derhal devreye girmeli. Her aşamada bu tür saldırılara, sadece devletin cevap vermesi, haklı gerekçeleri olan insan merkezli stratejiler üreten bu güzel devlete karşı haksızlık değil mi?
Sivil gücün kudreti zaten bu aşamada görünmelidir ve sadece Türkiye sınırları içerisinde değil, uluslararası zemine açılmak, hem bu dönem hem de önümüzdeki süreçte çok önemli adımlar olacaktır.
Rusya, İran, Avrupa ve ABD medyasındaki algının önüne, sadece yalanlamalarla değil, karşı tezlerle cevap verilmesi devatani bir görev olmuştur.
Türkiye; ona zalim diyebilecek kadar alçalanların değil, Türkiye için yaşamak kadar ölmeyi de göze alanların omuzlarında yükselecektir inşallah...