Muharrem İnce topladığı imzadan çok daha fazla oy aldı kurultayda. Kemal Kılıçdaroğlu ise kendisini aday gösteren delegelerin 249'unun oyunu alamadı. Bu durum parti içi muhalefetin korku ile sindirildiğine yorumlandı doğal olarak. Muharrem İnce kurultay sonrası pek çok telefon aldığını, “Böyle olacağını bilseydik oyumuzu size verirdik” diyenler olduğunu söyledi.
Sonuçta 1296 delegenin 790'ının oyunu Kılıçdaroğlu 447'sinin oyunu da Muharrem İnce aldı ve CHP'de tahmin edildiği üzere bir genel başkan değişikliği yaşanmadı.
Bu manzaranın Kemal Kılıçdaroğlu için pek de iç açıcı olduğu söylenemez doğrusu. Kılıçdaroğlu'nu aday gösterenlerin dahi gidip Muharrem İnce'ye oy vermiş olmaları ve muhtemeldir ki pek çoğunun da “Keşke İnce'ye verseydik” diyor olmaları değil sadece Kılıçdaroğlu'nun başını ağrıtacak olan sorun. Parti Meclisi'nde de 52 kişilik listesinin delinmiş olması ve aslında partide Kılıçdaroğlu'na muhalif Muharrem İnce'den gayri kliklerin olduğu gerçeği.
Zevahiri kurtarmak için buna "parti içi demokrasi" deyip dursalar da şu son kurultay, partide demokrasi değil korku ve delege baskısının hakim olduğunu ve ayrı baş çeken pek çok başka odakların da bulunduğunu gösterdi. Eski ulusalcı kanadın etkinliği azaldı ve kalanlar da Muharrem İnce tarafında yer alıyor belki ama Suriye üzerinden CHP'yi araçsallaştıran kesimler var. Kimisi mezhepçilik yaparak araçsallaştırıyor, kimisi PKK'ya yontarak, kimisi ilişkide olduğu ABD'li yahut Avrupalı think tank'lerden aldığı akılla hareket ediyor.
***
Siyasi Partiler için kurultaylar önemlidir, sadece genel başkan belirlenmez, yeni günün şartlarına göre yeni politikalar belirlenir, bunları uygulayacak kadrolarla teşkil edilir parti yönetimi. Kemal Kılıçdaroğlu, sekiz yılda bina ettiği delege yapısıyla dokuz seçim kaybetmesine rağmen koltuğunu muhafaza etmeyi başardı. İyi tamam da şimdi herkes "CHP bu Parti Meclisi'yle, bu yönetimle 2019'da halkın karşısına nasıl çıkacak" bunu merak ediyor.
İstanbul İl Başkanı'nın durumu malum, devlete "seri katil" diyor, "Ermeni soykırımı" tezini savunuyor, şehit lafından dahi rahatsız oluyor. CHP'nin HDP ile aynı yola girmesini açıktan onaylıyor. "İnandığınız Allah'ınız sizin belanızı versin" diyebilecek kadar arsız, ağzı bozuk ve toplumdan tiksinen bir tip.
PM'ye seçilen isimlerin de fazlası var eksiği yok. Sera Kadıgil denilen kadının ezan sesi duymaya tahammülü yok. "Camiyi basıp imam kesesi" var, o kadar yani. "Hayatta hiçbir şeyden tiksinmemiş şehitler ölmez vatan bölünmez lafından tiksindiği kadar."
"O ezanlar ki şehadetleri dinin temeli ama benim yurdumun üstünde inlemesin artık ne olur." Böyle görüşleri var kadının.
PM'ye seçilince tweet’lerinin yarısını silmiş, düşünün artık.
Ha bir de "Türkiye Suriye'ye savaş açsa banko Esad'ın tarafında."
CHP'de bunlardan daha çok var, Eren Erdem mesela. O da "İran'la savaşa girsek İran'ın yanında yer alırım" demişti.
Selin Sayek Böke gibi miğferi Batı olanlar da zaten YPG'yi terör örgütü olarak görmediklerini ifade etmekten çekinmiyor.
***
Bunlar CHP'nin yeni parti yapısında etkili konumdaki isimler.
Kim seçti bunları? Kemal Bey’in delegeleri. Bu isimleri seçecek delege yapısı nasıl oluştu? Ataşehir gibi belediyelerin de yardımıyla Kemal Bey devri iktidarında.
Peki bunları halk seçer miydi?
Asla.
Bu parti yapısıyla, bu kafayla 2019'da CHP'nin şansı var mı?
Hiç sanmam.