"Bir kişi yaşadığı topraklarda yerli mi yabancı mı gezgin mi işgalci mi yahut sömürgeci mi olduğunu öğrenmek istiyorsa mensup olduğu anlam-değer dünyasının o topraklardaki işaretlerine ne kadar aidiyet duyduğuna bir baksın. Bu bakış ona hakikati fısıldayacaktır."
İhsan Fazlıoğlu'nun bu veciz sözü günümüzde, durduğumuz yeri anlamlandırmada çok güzel bir ölçü.
İki gün sonra ülkemizin kaderini belirleyecek bir seçim yapılacak ve biz iki adaydan birisine oy vereceğiz. Tarafımızı, aidiyetimizi ve mensubiyetimizi, verdiğimiz oyla göstereceğiz.
Türkiye bugün dünyada bir denge unsuru. İçeride ise yerlilik ve millilik konusunda yüz yıldır yapılamayanlar yapılıyor. Türkiye, sanayide ve üretimde dışa bağımlılığını büyük ölçüde bitirmiş durumda.
Türkiye'nin kazançlarını uzun uzadıya anlatacak değiliz. Bunlar artık sağır sultanın bile malumu.
Buna rağmen yerimizi karşı taraf olarak belirlersek kendimizi nerede konumlandıracağımızı ve neleri kaybedeceğimizi anlatmak istiyoruz.
Terör örgütleriyle bağını hiçbir zaman alenen inkâr etmeyen CHP zihniyetine meyledersek eğer, bizim de yer alacağımız saf terör örgütlerinin safı olacaktır.
Kırk bin insanımızın canına kasteden ve yüz milyarlarca kaynağın heba olmasına sebep olan terör örgütü PKK ve onun siyasi uzantıları bugün açık bir şekilde CHP zihniyetini ve onun adayını desteklemektedir.
Oy pusulasında "evet" damgasını basmadan önce düşünmemiz gereken en önemli nokta budur.
CHP zihniyetinin başlangıçtan beri durduğu yer malum: İslam'a, Müslümanlara ve kutsala düşmanlık. Bu, dün böyleydi bugün de böyle. Sakın değişti sanılmasın.
Ayasofya'yı yıllar önce kapatan zihniyet bugün iktidara geldiğinde yine aynı şeyi yapacağını söylüyor.
Savunma sanayisinde yapılanlar herkesin malumu. Bugün ürettiğimiz İHA ve SİHA'lar sadece yurt içinde değil dünyada hayranlıkla takip ediliyor. Türkiye, tarihinde ilk kez yüksek teknolojili silah ihracatı yapıyor. Bu gidişle bu alanda dünya liderliğine oynamamız bile mümkün.
Ancak CHP zihniyeti daha seçilmeden yerli savunma sanayisine "dokunacaklarını" açıkça ifade ediyor. Bu zihniyet iş başına geldiği gün İHA ve SİHA'larımız içeriden düşürülmüş olabilir.
CHP zihniyeti seçimi kazanabilmek için son olarak "ırkçı" olduğunu her zaman ifade eden ve bunu büyük bir vasıfmış gibi söyleyen bir particik ile anlaştı.
Bu partinin ise vaat ettiği tek şey ırkçılık üzerinde ayrımcılık, neticede zulüm yapmak. İnşa etmek adına hiçbir düşüncesi olmayan bu zihniyetin iktidara ortak olması fikri bile şimdiden büyük bir kaosa ve korkuya yol açtı.
Türkçülük ya da Kürtçülük adına politikalar izlemenin bu memlekette sadece Siyonistlerin arz-ı mev'ûd hedeflerine hizmet ettiğini azıcık siyaset ve tarih bilen herkes anlar. Onların bu politikalardan bigâne olduğunu sananlar yanılırlar. Bu sebeple HÜDA-PAR'ın Cumhur İttifakı'na katılmış olması büyük stratejik öneme sahiptir.
CHP zihniyetinin bugün sözde dindarlığa karşı kuşatıcı (!) tutumu da bir takiyyedir, düşünceleri kurulduğu günden itibaren hiç değişmemiştir.
Çok partili sisteme geçmeden önceki CHP ile sonraki CHP'yi teraziye koyun bakalım ne değişecek?
1949 sonrası, halkın seçtiği iktidar döneminin başlamasıyla en azılı din düşmanı İsmet İnönü dahi oy uğruna halkın duygularını okşamak adına akla gelmez manevralar yapmıştı. Bu ne CHP zihniyeti için ne de başındaki kişi için sorun olmamıştır.
Çok partili sistem kararı sonrası seçime bir yıl kala, CHP müthiş bir manevrayla "dindarlık" sürprizleriyle dolu bir hamle yapmıştır. İnönü, Merhum şairimiz Mehmet Akif Ersoy ile özdeşleşmiş Sırat-ı Müstakim ve Sebilürreşad dergisinin, Müslümanlar tarafından yakından takip edilen yazarlarından Şemsettin Günaltay'a başbakanlığı tevdi ettiğini açıklamıştır.
Tıpkı daha önce ifade ettiğimiz gibi dini inancından, tesettüründen dolayı umutlarını, hayatlarını yitirmiş yüz binlerce evladımızın hala keyif sürmekte olan bir zihniyetle bir arada olan Millet İttifakı'nın kadrosuna baktığımızda İnönü'nün başbakan atama fotoğrafı hiç de yabancı gelmiyor değil mi?
Burada kaleme aldıklarımız sadece işaret mesabesinde dikkat kesilmemiz için bir başlangıçtır.
Tabiri diğerle buzdağı metaforunun ancak hissedilen soğukluğudur.
Birkaç gazete sütunu bu zihniyetin bu topraklarda yerli mi yabancı mı olduğunu izah etmeye yeterli değildir.
Bu zihniyetin mensupları işgalci ve sömürgeci bir dayatmanın muvazzaf piyonları olarak Müslümanların arasına nifak ve fitne sokmak, ülke bütünlüğüne halel getirip bölücülük yapmakla sorumludurlar!
Herkes durup bir düşünsün: Hiç CHP zihniyetinin iktidar olduğu zaman dilimlerinde ülkenin düzlüğe ulaştığını gören oldu mu?
Milletin inancıyla, değerleriyle, tarihiyle mütemadiyen kavga halinde bir zihniyete ülkemizin teslim edilmesi durumunda buz dağının soğukluğu dahi hakikati fısıldayacaktır.
Taraf olmaktan imtina eden kardeşlerimize de yine İhsan hocanın bir diğer sözünü söyleyelim: "Taraf olmak, dürüst olmayı engellemez. Bunun için kişileri aşan ilkeler, mefkûreler olmalıdır. İlkesiz, taraf tutar; taraf olmaz. Tarafsızlık masalına gelince, birçok tarafa mensup olma hayâli kuranların ilkesizliğidir. Bu nedenle tarafsızlık, en tehlikeli taraf tutma biçimidir."
Pazar günü yapacağımız seçimle bu topraklardaki konumumuzu ve aidiyetimizi de belirlemiş olacağız.
Biz yirmi yıldır tarafımızı gösterdik. Taraf olduğumuzda da isabet ettiğimizi bugün yapılanlar ortaya koyuyor.
Terör destekçilerinin yanında yer almak isteyenlere, din düşmanlarının yanında yer almak isteyenlere, yerlilik ve millilik düşmanlarının yanında yer almak isteyenlere, ırkçıların yanında yer almak isteyenlere söyleyecek tek bir sözümüz var:
Allah basiret versin...