Ona ne şüphe! Kemal Kılıçdaroğlu, elindeki dosyaları açıklamadığı ve sahip olduğu o “son derece hayati bilgileri” kendine sakladığı sürece töhmetten kurtulamayacak, yani “FETÖ talimatıyla hareket eden genel başkan” damgasını silemeyecek.
Kaldı ki, hakkındaki spekülasyonları tamir etme çabası da artık bir işe yaramaz.
O makama nasıl geldiğini biliyoruz.
Bir yerlerden bir kaset çıkıyor, hiçbir zaman “aranan kan” olarak değerlendirilmemiş Kemal Kılıçdaroğlu’nu genel başkanlık koltuğunda görüyoruz.
İlginç, değil mi?
Daha da ilginci şu:
Koltuğu devralır devralmaz, elindeki ünlü mavi dosyaları unuttu. O dosyalar yokmuş, o yolsuzluk iddialarını seslendirmemiş gibi davrandı.
Melih Gökçek’le ilgili iddialarını kanıtlamasını bekliyoruz.
Kaç yıl geçti, ses seda yok.
Demek ki o mavi dosyalar, Kemal Bey’e “müddei” kimliğini kazandırmak ve genel başkanlık yarışında onu bir adım ileri çıkarmak içinmiş. “Tedarikçi el” de, yakın zamana kadar bütün istihbarat kanallarında söz sahibi olan FETÖ’ymüş...
Süreç içinde başka ilginç şeyler de oldu:
Kendine özgü planı, programı, ideoloji olan CHP gitti, sadece sufleyle ve servis edilen bilgilerle çalışan tuhaf bir CHP geldi.
Kemal Bey’in beyanatlarına ve iddialarına bakın.
Hep spekülasyon...
Hep iddia...
Hep sufle edilen bilgiler...
Kılıçdaroğlu’nun bugüne kadar hiçbirini ete kemiğe büründüremediği iddialarıyla, FETÖ cenahının iddiaları enteresan bir paralellik oluşturuyor, aynı odak tarafından üretilmiş gibi... Ki, zaten aynı odak tarafından üretilmiş ve asla “kanıtlanamayacak” iddialar bunlar...
Daha ilgincini söyleyeyim:
Kemal Bey’in “politika” sadedinde söyledikleriyle, Alman ve İngiliz gazetelerinin yazdıkları da paralellik oluşturuyor.
Hatta FETÖ kapatması Michael Rubin’in yazdıkları...
Sözü “kontrollü darbe” iddiasına getirmek istediğim anlaşılmıştır.
Fetullah Gülenşarlatanı ve “adamlarının” baştan beri dile getirdikleri “15 Temmuz senaryodur” iddiasına Alman İstihbarat Servisi Başkanı şık bir pasla katkıda bulundu... Ardından İngiliz parlamenterlerinin ve Amerikalı senatörlerin bu iddiayı teyit eden açıklamaları geldi... Aramışlar da, 15 Temmuz darbesini FETÖ’cülerle ilişkilendirecek “inandırıcı” bir kanıt bulamamışlar.
Ne kadar aramışlar?
FETÖ iddianamelerine bakmışlar mı?
Sanık beyanlarını ve itiraflarını okumuşlar mı?
Darbe günü tarla bakmaya giderken yakalanan Adil Öksüz’ün denizaşırı seyahatlerini merak etmişler mi?
Hayır.
FETÖ kapatması Michael Rubin daha da ileri gitti:
Bir önceki Cumhurbaşkanıyla bir önceki Başbakan’ı FETÖ’yle iltisaklıymış gibi gösterdi ve 15 Temmuz’un siyasi ayağının nerede aranması gerektiğine ilişkin Kemal Kılıçdaroğlu’nun ağzına evladiyelik bir sakız verdi.
Kılıçdaroğlu’nun, “Niçin darbenin faillerini ortaya çıkarmıyorsunuz? Niçin darbenin siyasi ayağını deşifre etmiyorsunuz? Adil Öksüz’ün MİT ajanı olduğunu niçin gizliyorsunuz?” çıkışının arkasında Michael Rubin, dolayısıyla FETÖ yönlendirmesi yatmaktadır.
Hülasa, “kontrollü darbe” söylemi, bir FETÖ hamlesidir.
Darbenin siyasi ayağını dert edinmiş görünen Kılıçdaroğlu’nun, kimi CHP’lilerin düpedüz “siyasi ayak çalışması” sayılan faaliyetlerine sessiz kalması da, ayrıca manidardır.
İki gün önce de yazmıştım, “Darbenin siyasi ayağını arıyorsan, kendi partine bakacaksın Kemal Bey” demiştim.
Bir danışmanın (Fatih Gürsul) FETÖ’cü ve ByLock’çu çıktı.
Mahmut Tanal’ından Eren Erdem’ine, Barış Yarkadaş’ından Enis Berberoğlu’na, milletvekillerin aylarca FETÖ’yle dayanışma fotoğrafları verdi, Ekrem Dumanlı’larla kol kola girdi.
Partinin resmi yayın organı olan Halk TV, darbe öncesinde bir sürü FETÖ militanı ağırladı (aralarında Fuat Avni’nin isim babası bile var) ve onlara “darbe yanlısı” konuşmalar yaptırdı. Aynı kanal, darbe bastırıldıktan sonra bile korsan darbe bildirisini sabaha kadar ekranlarında döndürüp durdu, adeta “darbenin yayın organı” işlevi gördü.
Başka yerde aramayın.
Darbenin siyasi ayağı sizsiniz. Partiniz...