Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu 'Benim son seçimim" açıklaması sevenlerinin yüreğini dağladı. Elbette Erdoğan'lı yılları tarih, siyaset kitapları yazacak. Ama buraya da not düşmek istedim. Sizce Erdoğan'ı Erdoğan yapan neydi?
A- Ömrünü milletine, ülkesine devletine adaması
B- Muhafazakar devrimci olarak yaptıkları
C- Vesayet odaklarıyla savaşması
D- Milletten başka bir güç tanımaması
E- Ötekileştirilenleri kucaklaması
F- Teknofest Kuşağı'nı yetiştirmesi
Şimdi düşündüm de şıklara sanırım alfabemiz yeterli olmayabilir.
Siz kendi duygu ve düşüncelerinizi değer şıklara ekleyin lütfen.
Ama şunu net bir şekilde söyleyebiliriz en azılı düşmanları bile Erdoğan'ın çalışkanlığı, ömrünü millete adaması konusunda şapka çıkarmak durumunda kalırken, günahıyla sevabıyla bu millet onu hep bağrına basmaya devam edecektir. Zira iyi günde, kötü günde, hastalıkta sağlıkta her daim o milletine hizmetkar oldu. Takdir milletin...
"BİR CİSİM YAKLAŞIYOR"
Cem Yılmaz'ın sevilen filmi GORA'da "Komutan Logar bir cisim yaklaşıyor efendim" repliği en dikkat çekici anlardan biriydi. Güldürürken yaklaşan tehlikeyi de işaret ediyordu.
Biz seçim gündemine odaklanmış kısır tartışmaların peşinde koştururken, hemen güneyimizde iki yıldır kaynatılan bir kazan var. İsrail'den Irak'a bir terör koridoru kurmak için çabalayanlar uyumuyor elbette. Yukarıdaki fotoğrafa dikkatle bakın. ABD'li komutan, PKK/YPG elebaşı ve Talabani aşireti lideri bu pozu iki yıl önce verdi. Ve Türkiye'nin tüm uyarılarına rağmen süreci devam ettiriyorlar. Bu yüzden son dönemde MİT'in Süleymaniye'deki PKK elebaşlarına yönelik nokta operasyonları aslında Bafel Talabani'ye de bir "Aklını başına al" mesajı... Zira Barzani yönetimi Türkiye ile birlikte yol yürüyüp, PKK ile arasına mesafe koyarken rakibi Talabani aşireti PKK/YPG'li teröristlerle sözde ortak tatbikatlarla, ABD güdümünde iş birliğini sürdürüyor.
Bu yüzden Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Ulusa Sesleniş" konuşmasındaki iki kritik cümleyi buraya bırakıyorum.
"Irak sınırlarımızı güven altına alacak çemberi tamamlamak üzereyiz. İnşallah bu yaz Irak sınırlarımızla ilgili meseleyi kalıcı olarak çözüme kavuşturmuş olacağız. Türkiye'yi güney sınırları boyunca kuracağı bir teröristanla dize getireceğini düşünenlere yeni kâbuslar yaşatacak hazırlıklarımız var."
Yani Talabani aşireti için kabustan kaçış için son çıkış geldi ve geçiyor bile...
Bu süreçte MİT Başkanı Kalın ve hemen ardından Dışişleri Bakanı Fidan'ın ABD'ye yaptığı ziyareti ıskalamayın. Zira benzer bir rota daha önce de Irak'ta, Bağdat-Erbil hattında çizilmişti. Yani terör örgütü PKK/YPG ve Bafel Talabani için bir cisim yaklaşıyor. Talabani'nin "Türk SİHA'ları üstümde uçuyor" iddiası boşuna değil. Anlaşılan yakında gökyüzüne daha sık bakacak gibi görünüyor.
Zira Erdoğan, "Batılı efendilerine güvenip de topraklarımıza göz dikenlerden, bizi bölmeye çalışanlardan bunun hesabını misliyle soruyoruz ve soracağız" diyor. CHP ise DEM'le birlikte terörle mücadele tezkeresine "Hayır" diyordu.
KURTULUŞ GÜNÜ
Yürüyen merdivenlerde zor anlar yaşayan, yaralanan, tekerlekli sandalyesinde aylardır bozuk olan asansörlerin önünde bekleyen İstanbulluların hali artık bir rutin oldu.
Ama yine de insan izlerken inanamıyor.
"Nasıl oldu da İstanbul beş yılda bu hale geldi?" diye düşünüyor.
Mesele sadece İmamoğlu'nun yarı zamanlı çalışması değil aslında.
Sorun çok daha derin ve karmaşık.
Ama üç kelime ile özetlemek gerekirse
"Kurumsal hafızanın silinmesi" denilebilir.
Cumhur İttifakı İBB Başkan Adayı Murat Kurum, sosyal medya hesabından rakamları paylaştı.
İBB'de son beş yılda kadrolaşmak için 33 bin 725 kişiyi işten çıkardılar. 46 bin 967 kişi işe alındı. Üstelik de "Tek bir işçi çıkarılmayacak" diye verilen namus sözüne rağmen. Tabii bu partizanca yaklaşım sebebiyle gidenler, kurumsal hafızayı da beraberinde götürdü. Kurum, "İnsanların ekmeğiyle oynadılar. İBB'nin hafızasını sildiler, kurumsal yeteneğini yok ettiler. Sistem tıkır tıkır işliyordu, bozdular" diye yazdı. Üstüne AK Parti İBB Grup Başkan Vekili Tevfik Göksu çok çarpıcı bir iddia ortaya attı. Göksu, "Ekrem İmamoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu'nu devirmek için 8 bin 643 kişiyi İBB'de işe aldı. Bunun İBB'ye bir yıllık maliyeti 5.1 milyar TL" ifadesini kullandı. CHP'li gazeteci Enver Aysever, "Öyle bir tablo oluştu ki İmamoğlu ona da boş ver buna da boş ver diyor. İmamoğlu'nun arkasında olağanüstü bir para var" diye konuştu. İmamoğlu'nun kenti boş vermişliği, her sorunu para ile çözebileceğini düşünmesi, kurumsal hafızayı çöpe atması kenti bu hale getirdi.
Kim bilir belki de 31 Mart sadece İstanbulluların değil, CHP'ye gönül verenlerin de kurtuluş günü olur.
"NE İŞİMİZ VAR SOMALİ'DE?"
2011 yılında Erdoğan Somali'ye gittiğinde ülke parçalanmanın eşiğindeydi, terör örgütü Eş-Şebap saldırıları Cumhurbaşkanlığı Konutu'nun duvarlarındaki kurşun izlerinden okunuyordu. Kıtlık, terör ve siyasi istikrarsızlık içinde kıvranan bir Somali vardı. Türkiye'nin desteği Libya'da olduğu gibi Somali'de de tüm süreci kökünden değiştirdi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar'ın Somali Petrol ve Maden Kaynakları Bakanı Omar Mohamed ile attığı imzalar bir dönem "Ne işimiz var Somali'de?" diyen muhalefetin vizyonsuzluğuna da bir cevaptı aslında. Zira ABD raporlarına göre Somali'deki petrol ve doğalgaz rezervi 30 milyar varili buluyor.
Bu arada Somali demişken haritada bulunduğu enlemlere bir göz atmanızı tavsiye ederim. Sonra o enlemi takip ederek Batı'ya doğru yol alın, bakın önünüze hangi kritik uzay üssü çıkacak. Yani demem o ki Erdoğan'ın vizyonuna ulaşmak için muhalefetin daha kırk fırın ekmek yemesi lazım. Ve son bir not, Türkiye Somali ile anlaşmaları yaparken sömürgeci zihniyetle değil, "kazan kazan" formülüyle aynı zamanda Somali halkının gönlünü de kazanıyor.
Ve son bir not...
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, Türkiye'nin kredi notunu "B"den "B+"ya yükseltirken, not görünümünü "durağan"dan "pozitif"e çıkardı.
DEM, CHP'Yİ REHİN ALDI
Sezen Aksu'nun bir şarkısı var...
Romantik bir şarkı.
"Ben sende tutuklu kaldım" diyor bir mısrasında.
CHP'lilerin durumu biraz da böyle gibi.
CHP'liler CHP'de tutuklu,
CHP DEM'in esiri...
Memleket Partisi Genel Başkanı İnce, CHP'de verdiği mücadeleyi, kurulan kumpasları, 8 dakikalık bir video ile meydanlarda anlatıyor.
"Beni hançerlediler" diye isyan ediyor.
Hadi Erdoğan düşmanlığı CHP'lilerde ideolojik bir körlüğe sebep oldu.
İyi de ya İnce!
CHP'de tutuklu kalan seçmen CHP'nin öz evladına da sahip çıkmıyor.
Öte yandan Afyonkarahisar'da patlak veren "Burcu Köksal krizi" ile gördük ki CHP'li seçmen CHP'de tutuklu kalmışken, CHP yönetimi de DEM'in rehinesi olmuş. Öyle ki daha düne kadar Kılıçdaroğlu ile birlikte fotoğraf dahi çektiremeyen DEM'liler şimdi CHP'ye ayar veriyor. "Kelle isteriz" diye üsten üsten konuşuyor. Hatta DEM'in İstanbul Başkan Adayı Meral Danış Beştaş,
""PYD dünyada hiçbir yerde terör örgütü olarak görülmüyor.
Bir tek Türkiye ve Katar terör örgütü olarak görüyor." İfadesini televizyon ekranlarından paylaşıyor. CHP-DEM gerilimi kendilerini ilgilendirir. Ama yüreğinde Atatürk sevgisi olanlar CHP'nin içine düştüğü bu aciz durumdan ızdırap duyuyor. Ve dişler sıkılmış vaziyette herkes 1 Nisan sabahını bekliyor.