Bu ayırım, sadece ‘aile'nin değil, insanlığımızın da dinamitlenmesidir!
10 Mart 2021 Çarşamba
2002 yılıydı galiba; İspanya, ve hele de Fransa'yı, sadece 3-4 gün süren ve özellikle de yaşlılar olmak üzere, çok sayıda ölümlere yol açan korkunç bir sıcaklık dalgası vurmuştu. Almanya'nın Fransa'ya komşu olan bölgeleri de ölüm derecesine varmasa da, epeyce etkilenmişti.
O günlerde, Fransa'da 500 kadar ölüm meydana geldiği açıklanmıştı.
Ama, dönemin Fransa Başkanı Jacques Chirac bir hafta kadar sonra bir şok edici bir konuşma yapmış ve, 'Bir sosyal panik olmaması için ölüm rakamlarını az göstermiştik..' demiş ve ölüm sayısının binler olduğunu açıklamıştı; (sanırım, 15 bine yakındı).
Ama, daha da dehşet verici olan, bu rakamlar değildi. Çünkü, Chirac,'Ölen bu binlerce yaşlı insanın yakınlarına haber verdiklerini, ama, 'tatilde oldukları' belirterek, anne-babalarının cenazesinde hazır olmaya gelmediler. Bu, toplumumuzda ailenin çöküşünü faciasını yansıtmaktadır.' kabilinden bir konuşma yapmış ve yaptırdığı büyük bir devlet töreniyle, 'aileyi çöktürmemeliyiz' mesajı vermeye çalışmıştı.
Almanya Başbakanı Angela Merkel'in de, ülkesindeki -çoğu Türkiye'li olan-Müslüman ailelerle görüşmelerinde, 'Sizlerin arasındaki aile bağının güçlü olmasına imreniyorum' dediği defalarca görülmüştür.
Bunları niçin mi hatırlatıyorum?
Evvelki gün, 'kadınlar günü' olarak anıldı.. Tamam , modern hayat vs. gibi bahaneler.. 'Anneler, Babalar, Kadınlar vs.' gibi günleri icâd edip duruyorlar. Bunlar Müslüman ailelerin dünyasına sosyal baskı ile sokulmaya çalışılıyor. TRT de dâhil, öyle proğramlar ve hattâ öyle reklâmlar bile yayınlandı ki, sanki bizim toplumumuz da 'erkek' ve 'kadın' diye, birbirine karşı savaşa hazırlanan iki ordu varmış gibiydi.. Hele, mâlum bir militarist siyasî partinin önde gelen bir kadın ismi, 'Biz kadınların tek yumruk olacağız; bundan rahatsız olanları korkutmaya devam edeceğiz.' gibi laflar ediyordu.
Rejimin adını taşıyan bir gazetede ise, 5 Mart günü yazılan ve 'aydın fikirli bir kadın' tarafından kaleme alınan yazıda ise, genç kızlara, 'Baba evlerini terkedin, kaçın, sokaklardan korkmayın, özgürce takılın ve isterseniz çocuk sahibi olun; geleneklerin, inançların pabucunu dama atın..' diyecek kadar, en pervâsız çağrılarda bulunuyor, bilmem ne bayrağını açıyordu.
Bu yaklaşımlar aile kurumunun ve hattâ bizim insanlık anlayışımızı dinamitlemeyi hedef alan bir fikrî anarşi çağrısıdır.
Bu sözler, gayrimüslim toplumların, 'Kadın insan değildir..' diyen bir anlayışına bir tepki ise, gürültüsü niye bizim mahallede yükseltiliyor? Amerikan Kongresi'nde, daha 1855'de, 'İnsanlar evet, Tanrı tarafından eşit olarak yaratılmışlardır, ama, kadınlar ve zenciler insan sayılacak mı?'diye tartışıyorlar ve bir karara varamıyorlardı.
İngiltere Veliahdi Charles ise, 20 sene öncelerde, 'Muhammed'in 1400 sene önce getirdiği dinin, insana, kadın ve erkeğe bakış ölçüleri, bizim toplumumuzda 70-80 yıl öncelerde bile, babaannemin sahib olmadığı haklar ve ölçülerdi..' demişti.
Müslüman halkımızın inancına saldırmak, Müslüman aileleri dinamitlemek için bir bahane oluşturan bu gibi günlerde, biz de daha bir dikkatli olmalıyız.. Bizim, ferdî, ailevî ve içtimaî hayatımızı ancak kendi inancımız belirler, belirlemelidir.
İki NOT:
1- Pakistan Başbakanı İmrân Khan, evvelki gün,Pakistan Meclisi'nden güvenoyu istedi ve Meclis de o güvenoyunu verdi.
Bu oylamadan sonra İmran Khan'ın Pakistan Meclisi'nde yaptığı konuşmanın bir bölümünü buraya özet olarak aktaralım. Üzerinde düşünülmeye değer bir konuşma.. Şöyle diyordu İmran Khan:
'(...) İktisâdî durumumuzun iyi olmadığını söylüyoruz hep..
Üzerimizde ağır borçlar var.. Ekonomik göstergeler de iyi değil.. Bunlar bir hastalığın kendisi değil, belirtileri..
Hastalık başka..
Halkımızın ahlâkî değerleri kasıdlı olarak yıpratıldı, yıpratılıyor. Bu da iktisadî felâkete yol açıyor.
Bana, dünyada ahlâkî standartları yüksek, ama fakir olan bir ülke gösterebilir misiniz?
Ve aynı şekilde, zengin kaynaklara sahib olduğu halde, liderlerinin ahlâken yozlaşmaları hasebiyle durumu bozulmamış bir örnek söyleyebilir misiniz?
Ahlâk ve ekonomi.. Bu ikisi birlikte yürümek zorundadır.
Bir düşünelim, bakalım: Temeli Medine'de atılan devlet nasıl yükselmişti?
Medine'de petrol ve altın mı keşfedilmişti?
Dünyanın gördüğü en sâdık ve emîn, güvenilir bir lider olan Peygamberimiz, o halkın maneviyat ve ahlâkını yüceltmişti.
Allah'u Teâlâ, Kurân'da işte bu yüzden Peygamber'in yolundan gitmemizi buyurmaktadır; Allah'a bir fayda sağlıyacağımızdan değil.. Allah'ın bütün emirleri bizim faydamızadır.
Allah'u Teâlâ, Kur'an'ın Kıyâmet'e kadar hidayet / doğru yolu gösteren bir Kitâb ve aynı şekilde, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetinin, yaşayış tarzının da bizim takib etmemiz gereken bir yaşayış tarzı olduğunu bildiriyor.'
Evet, İmran Khan'ın bu sözlerine diyecek bir sözümüz yok mu?
2- Prof. İhsan Süreyya Sırma Hoca için: '8 Mart günlü yazımda bir kalb ameliyesi geçireceğinden bahsettiğim Hoca'nın kalbi, o ameliyeden; lûtf-i ilahî ve etıbbânın hazâkati ve de sevenlerinin dualarıyla daha bir zinde olarak dünya yolculuğuna devam etmekte olup; inşaallah nekahat dönemini de sağlık ve âfiyetle geride bırakacaktır. Hocamız, bütün arayanlarına ve hayır-dua edenlere teşekkürlerini bildirmektedir..