Bu sütunu takip edenler bilirler ki, gelecek seçimler üzerine tahminde bulunanların gerçekte kendi temennilerini yaygınlaştırmaya çalıştıkları defalarca belirtilmiştir.
İP'ten K. Aydın gibilerin, Akşener'in kulağına fısıldadığı, 'Bu depremden Tayyib bir sille yer..' şeklindeki sözün, nicelerinde bir ümid patlamasına yol açtığı bilinmelidir. Yani, 'koyun can derdinde, kasap mal derdinde..' durumu..
Bu gibi seçim hesaplarına yatanların sadece muhalefetin en gedikli isimlerinden olmadığının hatırlanması için belirtelim ki, 15 yıl boyunca Tayyib Bey'in yanında etkili makamlarda bulunmuş, bir tuhaf karakter tipli zât'ın, 'Deprem bölgelerinde, yıkıntılar arasında kalanlardan iktidara yakın olanların çıkartıldığına, diğerlerinin kendi hallerine terk edildiği'ne dair iddiaları, 'öyle söylentiler duydum..' diyerek, sosyal medya bataklığına sunması, ne kadar yıkıcı bir seçim atmosferinin eşiğinde olduğumuzu ortaya koyuyor.
Eğer, o kişinin bu iddiasında en küçük bir gerçeklik payı varsa, öyleleri kim ve hangi cenahtan olursa olsunlar, insanlıktan nasibini almamış zavallılardır; daha ağırını söyleyelim, gaddar ve zâlim, şerefsiz kimselerdir. Ve amma, bu iddiasına dair hiçbir geçerli delil ortaya koyamayıp, sadece 'Öyle söyleniyor, ben öyle duydum..' diye, üreticisi meçhul yalanları tekrarlayanlara ne demeli? Sadece, 'Yazıklar olsun, utanç verici.. Yuf olsun!.) demekle yetinir misiniz, yoksa daha ağır sözler de eder misiniz?
Evet, esef verici bir durum..
*
Tablo böyleyken, sadece jeo-fizik değil, sosyo-psikolojik açıdan da kaygan bir zeminde bulunulan mevcut şartlarda seçim yapılmasının, topluma yeni ve 'çok ağır bir sosyal depremi musallat edeceğini söylemek yanlış olmaz mı?'
*
Bu enkaz yığını ortada iken, ağır deprem şartlarında sıradan bir iktidar değişmesi bile, daha büyük sıkıntıları, buhranları da tetikleyebilecektir. Hele de, ülkeyi 20 küsur senede nereden nereye taşıdığı, insaf sahibi herkesin itiraf edebileceği Tayyib Bey'in seçimi kıl payı kazanması ya da -farz-ı muhal- kaybetmesi de, ortaya ağır durumlar çıkaracaktır. Çünkü, ülke, bu depremle sanıldığının da çok ötesinde ağır yara almıştır. Evet, öldürmeyen yara bünyeyi daha da güçlendirir, ama, yönetim mekanizmasının böyle hassas bir anda tökezlemesi durumunda, sosyal bünyenin geleceğinin, nasıl bir şekil alacağını tahmin etmek kolay değildir.
Seçimde kazanan tarafın, ancak çok açık ara bir zafer elde etmesi durumunda, endişeler azalabilir. Ama, hele de muhalefetin kıl payı bir kaybının, seçim atmosferinin de, sonuçlarının da son derece büyük sosyal olumsuzluklara yol açabileceği gözden ırak tutulmamalıdır.
Aynı şekilde, hele de Tayyip Bey gibi güçlü bir yöneticinin kenara konulması halinde, ortaya çıkacak '7 Kocalı Hürmüz' benzeri bir karmaşa iktidarının veya iktidar karmaşasının ortaya neler çıkaracağı ve bunun ülkeyi daha da içinden çıkılmaz noktalara sürükleyeceği tahmin edilebilir.
Çünkü, her iki taraf da, yakın rakamlarla kazanmak veya kaybetmek durumunda kalırsa, sadece 14 milyon insanın hayatını etkileyen deprem bölgesinin değil, 85-90 milyonluk ülkenin tamamının 'sosyo-psikolojik dengesi'nin sarsıldığı bu şartlarda yapılacak bir seçim, çok ağır sosyal tartışma ve hattâ yüksek gerilimler ortaya çıkarabilir.
Kaldı ki, yüzbinlerce felâketzedelere 1 yıl içinde yeni evlerinin yapılacağı sözünü veren bir Tayyib Erdoğan'ın bu konulardaki başarısı da bilindiği için, genel kanaat, onun bu vaadine itimat edildiği şeklindedir. Ama, bir iktidar değişikliği halinde, seçim sonuçları tabloyu belirsizliğe sürükleyeceğinden, sadece yüzbinlerce felâketzedelerin değil, bütün ülkenin geleceğinde de bir belirsizlik ortaya çıkaracaktır.
Bu, endişeler, şu veya bu tarafın seçim kazanması veya kaybetmesi ihtimaliyle dile getiriliyor değil..
Bu satırların sahibinin tercihi ise, açık..
Savaş durumunda seçimlerin ertelenmesi için cevaz varsa, bir savaştan geri kalmayacak bir deprem felâketinin de seçimlerin ertelenmesi için mantıkî bir temel oluşturacağı açıktır. Böyle bir ertelemenin, işbaşındaki yönetici kadroların alacağı kararlarda daha rahat hareket edebilmesi açısından da faydalı olacağı ortadadır.
Hatırlayalım ki, B. Amerika'da, 4 yıllık bir süre için Başkan seçilen kişi, o ilk 4 yıl sonunda, ikinci bir 4 yıl için daha Başkanlık seçimine girebiliyor. (Çocukluğunda geçirdiği çocuk felci rahatsızlığı yüzünden ömrünü tekerlekli sandalyede tamamlayan) Franklin Roosevelt, 1933 ve 1937 yıllarında iki kez başkan seçildiği halde, Amerika'nın 2. Dünya Savaşı'na girmesi üzerine 3 ve 4'ncü dönem için de Başkan seçilmiş bir istisnaî örnektir.
Bu açıdan, bizde de seçimlerin en azından 1 sene sonraya ertelenebilir ve hattâ ertelenmelidir. Halk o zaman daha sağlıklı seçim yapabilecektir.
*
BİR DİĞER ÖNEMLİ SEÇİM DE NİJERİA'DA..
2023 yılında, Müslüman coğrafyalarında yapılacak 3 seçim vardı.. Türkiye, Pakistan ve Nijerya.. Bu seçimlerle emperyalist dünyanın güçleri de yakından ilgilenirler ve kendilerine yakın sosyo-politik ve kültürel kesimlerin iktidara getirilmesi için propaganda mekanizmalarını harekete geçirirler.
*
Bu cümleden olmak üzere, Afrika'nın en kalabalık ve büyük petrol rezervleriyle en güçlü ekonomisi olan ve halkının yüzde 65 kadarının Müslümanlardan oluştuğu 220 milyonluk Nijerya'da, 25 Şubat günü yapılacak seçimler için, emperyal güç odakları da devredeler..
*
Muhammedu Buharî'nin iki dönem (8 yıllık) başkanlığı sonunda yapılacak olan yeni Başkan seçimi kıyasıya bir rekabet yaşanıyor.
Nijerya'da, üç temel etnik grup bulunuyor: Hausaî'ler, Fulanî'ler ve İgbo'lar..
Adayların etnik mensubiyetleri ile seçim kazanma şansları arasında da güçlü bir bağ bulunuyor.
Adaylardan 66 yaşındaki ve geçmişte uzun yıllar Eyalet Valiliği yapmasıyla bilinen Rabiu Mûsa Kwankwaso, Hausaî etnik grubundan..
Ancak Batı Nijerya siyasetinde etkili bir siyasetçi olan Bola Ahmed Tinubu ve eski Başkan Yard. Atiku Abubakar (Ebu Bekr) da güçlü adaylardan..
Fulanî etnisitesine mensup bir aileden gelen Abubakar, silâhlı bir İslamî mücadele örgütü olarak tanınan 'Boko Haram'ın şiddetle karşı çıktığı Batı tarzı eğitime göre yetişmekle de suçlanıyor.
Ama, Abubakar'ın 40 sene önce bir nakliye konteynerindeki ofisten, çok uluslu şirket ortaya çıkarması ve servetinin bir kısmını hayır işlerine yönlendirmesiyle ve de, enflasyon ve işsizlik pençesinde olan kitleler için câzibe unsuru..
Nijerya'nın en mütedeyyin Müslüman kitlelerinin yaşadığı kuzeydeki Kano eyaleti ise, her zaman olduğu gibi yine kilit rol oynayacağa benziyor.
*
Ayrıca, adayların tamamı da ağır yolsuzluk suçlamalarıyla da karşı karşıya bulunuyor..
Güneyli ve kentli seçmenler arasında ise, İşçi Partisi'nden, etnik İgbo'lardan ve de Doğu Nijerya'dan dindar bir Katolik olan Peter Obi'nin kazanma şansı, müslüman oylarının üçe bölünmesi ihtimaline bağlı.. Bu durumda, önde gelen Müslüman siyasetçilerden Yusuf Datti Baba-Ahmed'in, Obi'nin seçilmesi halinde onun Başkan Yardımcısı olacağının açıklanması da dengeleri zorlayabilir.
*