Paris’te yaşanılan Charlie Hebdo katliamı sonrasında Avrupa medyası, hemen her soruyu sordu, asıl can alıcı olanı atladı: Katliamı gerçekleştiren bu teröristler, nasıl oldu da Yemen-Fransa arasında bu kadar rahat seyahat edebildiler?
Katliamcılardan Şerif Kuraşi, ölümünden az önce CNN’in Fransa’daki uzantısı BMFTV’ye konuştu ve kendisini, El-Kaide’nin Yemen kolundaki lideri Enver el-Eflaki’nin yetiştirdiğini söyledi. Devamında da zaten El-Kaide’nin Yemen kolu Charlie Hebdo katliamını üstlendi. Ortaya çıkan bilgiler, ABD’nin terörizmle mücadele tarihinde bir dron saldırısında öldürülen ilk Amerikan vatandaşı olarak kabul edilen Enver el-Eflaki ile Şerif’in ilk temaslarının 2009 yılında olduğu yönünde...
Charlie Hebdokatliamı sonrasında Belçika’nın Verviers kenti başta, Avrupa’da patlak veren anti-terör operasyonlarının aslında katliamdan çok önce planlandığı, evleri basılan, çatışmalarda öldürülen ve tutuklanan pek çok terör zanlısıyla birlikte Kuraşikardeşlerin de istihbaratın “yakın takibinde”olduğu anlaşıldı. Yani, 2009 yılından bu yana takip edilen fakat -nedense- Yemen’e gidip Fransa’ya sorunsuz dönmelerine izin verilen iki teröristin herkesin gözü önünde gerçekleştirdiği bir katliamla karşı karşıyayız. Neden?
Hepsi, “bizim çocuklar...”
Bir yönüyle baktığınızda, yaşanılan, 2013’te gerçekleşen Boston Maratonu Katliamı ile büyük benzerlik taşıyor. O eylem de -ne tesadüf-Tamerlan ve Cevher Çarnev adlı Çeçen asıllı iki kardeş tarafından gerçekleştirildi. Bombalamadan 4 gün sonra yeri tespit edilip öldürülen Tamerlan Çarnev hakkında, Rus istihbaratının FBI’ı 2011’de 2, 2012’de bir kez uyardığı, FBI’ın yakın takibinde görülmesine karşın, aynı dönemlerde Dağıstan’ın başkenti Mahaçkale’ye elini-kolunu sallayarak gittiği, FBI’ın çalışmalarının ise CIA tarafından, “selefi gruplar içindeki muhbirimizdir” denerek durdurulduğu sonra ortaya çıktı. (İki kardeşin amcaları Ruslan Çarnev’in 2004 yılına kadar CIA’nın Kafkasya uzmanı elemanı Graham Fuller’in kızı Samantha Fuller ile evli olması da bir başka konudur, uzatmayayım.)
Amerikan Kongresi’nde bu iki kardeş hakkında yapılan tüm görüşmelerin gizli oturumlarda gerçekleşmesi ve bilgilerin halktan saklanması bu nedendendir.
Amerikan Kongresi, bir tek bu konuda sır küpü değil, 11 Eylül saldırıları nedeniyle hazırlanan Kongre Araştırma Raporu’nun 28 sayfası da “devlet sırrı” kapsamına alınmış durumda. Alınan bilgiler, o sayfalarda, Amerika’nın yakın müttefiki Suudi Arabistan fonlarının bu eylemde nasıl kullanıldığı, bu olayda yer alan Suudi aktörlerin Bush ailesi başta üst düzey siyaset çevreleriyle ilişkileri yer alıyor.
Şerif Kuşari’yi El-Kaide saflarına çeken Enver el Eflaki’nin 11 Eylül saldırılarını gerçekleştiren teröristlerle, o sırada görev yaptığı Virginia’daki camide görüştüğü biliniyor, aynı Eflaki, saldırılar sonrasında Pentagon’a çağrılmış Amerika’da patlak veren Hıristiyan-Müslüman gerginliğinin nasıl azaltılacağına ilişkin fikirlerine başvurulmuştu!..
Bu toplantıdan 10 yıl sonra önce kendisi, iki hafta sonra da oğlu Amerikan roketlerine hedef olarak sırlarıyla kaybolup gittiler...
2001’den bu yana dünyayı sarsan, hatta küresel sistemde değişimlere neden olan büyük terör eylemleri yaşıyoruz ama bu eylemleri yapanların hepsi, Batılı istihbaratlar tarafından bilinen ve takip edilen insanlar!..
Aslında emperyalizme çalışıyorlar...
Eylemler oluyor, Amerika önce Afganistan’ı, sonra da Irak’ı işgal ediyor, şimdi de Fransa, Yemen ve Libya’yı vurmaya hazırlanıyor.
Eylemleri yapanlar kendilerini Cihad yapan inanmış Müslümanlar olarak görebilirler ama, eylemlerine izin verenler, Müslüman coğrafyada daha fazla kanın dökülmesini hedefleyen istihbarat örgütleri...
Dünya, IŞİD’i kimin yarattığını sorguluyor, oysa yanıtı net: Amerika Birleşik Devletleri.
Irak’ı işgalinde devlet yapılanmasını ortadan kaldırması, Irak ordusunu dağıtması, Sünni-Şii çatışmasının zeminini yaratması, bu örgütü CIA eliyle kurmasını gerekli kılmıyor, gerekeni yaparsanız, arzu ettiğiniz örgüt zaten kendiliğinden ortaya çıkar!..
Suriye’de 4 yıldır yaşanılan kan gölüne izin veren dünya sistemi, şimdi bölgeden kaynaklanan terörün telaşına düşmüş görünüyor, inanmayın. Onlar, işin bu noktaya geleceğini bilerek bu yıkıma izin verdiler, şimdi, orada-burada patlak verecek kanlı eylemleri kendi stratejik hedeflerine oturtmaya çalışıyorlar. Belli ki, hedef coğrafyaları bombalayıp, punduna getirip işgal edecekler...
Selefilerin emperyalizme çalıştıkları açık bir gerçek...
Zaten Arjantin Cumhurbaşkanı Christina Fernandez de Kirchner BM kürsüsünden sorduğu şu soruya hala yanıt alamadı: Bu kötü çocuklara bu kadar silahı kim veriyor?