FETÖ’cü olmak için Fetullah’ın önünde diz kırmak, casus abilerle sohbet halkaları oluşturmak, sabah akşam maklubeye kaşık sallamak gerekmiyor.
15 Temmuz direnişini itibarsızlaştıran beyanlarda bulunuyorsanız, siz bir FETÖ’cüsünüz...
Mesela Kemal Bey, bu noktadan bakıldığında, tam bir FETÖ’cüdür.
Darbe gecesini hatırlayalım...
Darbenin başarısızlığa uğrayacağı anlaşılınca, bazı namlı FETÖ’cüler, sosyal medya hesabından, darbeyi kınayan göstermelik açıklamalar yapmaya başladılar.
Öncesinde “sükûnet” telkin ediyorlardı.
Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “öldürüldüğünü” yahut derdest edildiğini sanıyorlardı... Bu nedenle, “Sokağa inin çağrılarının yanlış olacağını”, orduyla halkı karşı karşıya getirecek provokatif girişimlerden (yani direnmekten) “derhal” vazgeçilmesi gerektiğini söylüyorlardı.
Hatta biri çıktı, darbecilerle pazarlık bile önerdi.
Kerim Balcı diye biri...
Nasılsa Erdoğan “öldürülmüştü”, direnmenin anlamı yoktu. Darbecilerle pazarlığa oturulsun... Boşa kan dökülmesin... Bunu ima etmeye çalışıyordu.
Cumhurbaşkanının ele geçirilemediği bilgisini alınca, “Bu Cumhurbaşkanı niye böyle yapıyor, niye darbecilerle pazarlığa oturmuyor?” diye sızlanmaya başladı.
Peki, Kılıçdaroğlu o sırada ne yapıyordu?
Ne yapacak, “güvenli ev” arıyordu.
Kardeşi Celal Kılıçdaroğlu telefonla abisini aramış, “Neler oluyor abi?” diye sormuştu ama Kemal Bey kardeşini “teminle” her şeyin bilgisi dâhilinde olduğunu, telaşa mahal bulunmadığını söyleyip, havalimanında bekleyen tanklara selam çakarak, Bakırköy Belediye Başkanı’nın “güvenli evine” sıvışmıştı.
Ertesi gün öğlene kadar ortalıkta görünmemişti.
Darbe bastırılınca da halkın direnişinden “pay kapmak için” utanmadan Yenikapı’da boy göstermişti.
Her şey “sufle” gelinceye kadarmış...
Sufle gelince ağız değiştirmiş, “kontrollü darbe”yi devreye sokmuştu.
Peki, bu aklı kimden almıştı?
Kimden olacak, FETÖ’cülükten hüküm giymiş ve şu an cezaevinde bulunan teknoloji danışmanı Fatih Gürsul’dan... Çünkü Fetullah şarlatanı, “binde birini bile tanımadığı” (!) müritleri tarafından gerçekleştirilen bu rezil girişime “tiyatro” yakıştırmasında bulunmuş, bu söz dönüp dolaşıp Kemal Bey’in ağzına kadar düşmüştü.
Kemal Bey başka şeyler de söylüyor...
15 Temmuz’un Erdoğan’ın elini güçlendirmek için bizzat devlet tarafından planlanıp devreye sokulduğunu, direniş gecesi “kafa kesme” gibi vahşi olayların yaşandığını, bir haftalık askerlerin darbecilikten derdest edildiğini, masumların haksız yere içeride tutulduğunu...
Kemal Bey’i anlıyoruz da, bunları artık Saadet Partililer de söylüyor...
Saadet Partisi milletvekili Cihangir İslam, önceki gün Meclis kürsüsüne çıktı ve “FETÖ’nün ezberlerini” tekrarlayan terbiyesizce bir konuşma yaptı...
Ezberle sınırlı kalsaydı, mesele yoktu.
Bir de küfretti.
Şehitlere ve gazilere küfretti...
15 Temmuz’da “iki güç” karşı karşıya gelmiş: FETÖ’cüler ve direnişçiler...
Bu iki güç de “batıl”mış...
Cihangir İslam, hanelerini ve ülkelerini savunmak için yiğitçe tankların karşısına dikilen insanlara, 251 şehidimize, binlerce gazimize “batıl” diyor. Kendisini bu kadar “düşürebiliyor...”
Bu düşük şahsa “terbiyesiz” demek bile iltifattır.
Bunu demeyelim... “FETÖ’cü” diyelim...
Çünkü FETÖ’cülük tam da böyle bir şeydir.
FETÖ’nün söylemlerini ve siyasi hedeflerini temellük ettiğiniz an, bu “daire”ye giriyorsunuz.
Ki, Cihangir İslam adı verilen şahıs, bidayetinden beri bu dairededir ve artık bir “güvenlik sorunu”dur.