Hafta sonu Sultanahmet'teki Gazzeli kadınlarla dayanışma inisiyatifinin nöbetindeydim. 300 civarında yaşlısıyla genciyle hanımlar, nöbet eylemindeydik. Dikkatimi en çok genç kızlar çekti. Çünkü nereden baksanız 35 yıldır, Filistin- Kudüs-Mescidi Aksa eylemlerinin hepsine katılmıştım. Ve bu eylemlerde kâh pankart taşıyarak, kâh megafonda slogan atarak, şiir okuyarak yaşlanmıştım... Meydanda birlikte yaşlandığımız arkadaşlarımla selamlaşırken, içimdeki yenilgi ve mahcubiyetin ne kadar ağır olduğunu, canım sıkılarak fark ediyordum.
Böyle anlarda yeniden genç kızları arıyordu gözlerim, onlara bakıyordum, bir yerlere umut kancası atabilmek içindi belki, gençler umudumdu... Ne Mescidi Aksa kurtulmuştu, Ne Filistin'de akan kan durmuştu, ne de Gazze hür ve selametteydi...
Ama işte gençler hala Filistin diyorlardı... Yağmurun altında ağlayarak Gazze için imza topluyorlardı. 'Bu topladığımız imzaları nereye vereceğiz?' diye sordu içlerinde birisi bana... Bense sessizce göklere baktım, imzaların bırakılacağı yeri arıyormuşçasına göklerde geziniyordu gözlerim. Kız tuhaf bir şekilde; 'anladım...' dedi yüzü aydınlanarak. 'Biz Gazze'nin dilekçesini meleklere teslim edeceğiz...'
Gök-Melek-Kız-Gazze...
Bebekleriyle yağmurun altında nöbet tutan genç kadınlara baktım, bastonuna yaslanarak elindeki Mushafıyla nöbete gelmiş ninelere baktım, liselerden gelen kızlar, üniversiteliler, ömürlerinden hiç görmedikleri, muhtemelen hiç de göremeyecekleri bir şehrin –Gazze'nin– uğradığı soykırımın durdurulması için gelmişlerdi buraya...
Bekliyorlardı. Bekliyorduk...
Beklemenin ilk anda eylemsizlik hatta bozgun gibi duran anlamının ardında; sadakate, zarafete, bağlılığa dair olan o sağlam kimyasını keşfetmek de insana umut yüklüyordu.
Sonra, bütün dünya ayağa kalkmıştı. Kuzey ve Güney Amerika, Avrupa, Asya, Afrika kıtası ayaktaydı, İsrail zulmüne dur diyen insanlığın sesi, yeryüzünde yankılanıyordu.
Bu yaşadığımız bozgunda bir umut olabilir miydi?
Filistin Kurtuluş Örgütü FKÖ, İsrail zulmüne karşı başlayan direnişin çatı örgütü olarak çok önemli bir bilinçlenme ve mücadele örneği oldu Filistin ekseninde ve dünya çapında... Ardından 1987 İntifadası ile birlikte Şeyh Ahmet Yasin ile Prof. Dr. Rantisi'nin beraber kurduğu Hamas, Gazze'de bir siyasi parti olarak çalışmaya başladı, defalarca iptal edilse de defalarca seçimleri kazandı. Halkla bütünleşen siyasallaşmasıyla temsil kabiliyetini arttırdı... Bugünse Gazze ile birlikte tarihe gömülmek isteniyor...
Filistin'in onuru için çalışan, oradaki insanlık dramın sonlandırmak için adım atan herkes hürmete layıktır, başımızın tacıdır.
Bununla birlikte; Gazze için tüm dünyada ve şehirlerimizde ayağa kalkan gençlerin hiç birisi Mahmut Abbas posteri taşımıyordu ellerinde dikkat ettiniz mi?
Sosyal medyada, podcastlerde, gençlik dergilerinin kapaklarında, söylenen marşlarda, okunan şiirlerde 'berran, bahren ve cevven' derken işaret parmağını kaldıran adamın resimleri var fark ettiniz mi?