Şahsen, devamlı kamuya ait toplu taşıt araçlarıyla hareket ediyorum ve devamlı orta ve alt gelir kesiminden olan halk kitlelerinin içindeyim.. Ve üst gelir grubundan kesimler arasında olmaktan sadece kaçınmıyorum; rûhen de bunalıyorum ve program dışı şekilde mecbur kaldığımda da, en kısa zamanda oralardan ayrılmaya -kaçmaya ve bu arada, oralarda bile, 45-50 yaş grubunun üstünde olan nicelerinden bile duyduğum hayret, kızgınlık ve nefret ifadelerini de anlamaya çalışıyorum.
Çünkü, hele de bu yıl, halkımızın büyük ekseriyetinin asla kabul edemeyeceği, abartılı değil, bir adım sonrası bütünüyle çıplaklık olacak şekilde bir tarzda, bedenleri üzerine, 1-2 küçük parçanın iliştirildiği şekilde, genç hanımlar ve hattâ bazı yaşlı tipler bile, camiamızın aslî özelliğini teşkil eden inanç ve hattâ sıradan umûmî ahlâk değerlerine meydan okuma edâsıyla her yerdeler.. Bu sadece bu ülkede değil, kefere dünyasının nice büyük şehirlerinden gelen, utanmazlık ötesi bir sapkınlık dalgası halinde, büyük şehirlerimizin merkezinden, varoşlarına ve oradan da Anadolu'nun küçük yerleşim birimlerine kadar, insanlarımızı birbirine, aynı değerler etrafında kardeşlik bağlarını koparmaya azmetmiş bir sapkınlık.. Dalga dalga yayılan bir davranış çılgınlığı..
Onlar 'Toplum ne dermiş, cemiyetin ortak ahlâkî değerlerine riayet etmemek de ne demekmiş. İşte o bağları koparıyoruz..' dercesine bir durum..
'Bu kadarını da hiç görmemiştik, bu sene tamamen azıttılar.. Bunları hizaya getirecek bir güç yok mu?' dercesine yapılan kısık sesli konuşmalar benim kulağıma da geliyor, sık sık.. Sadece kadınlar değil, erkekler de öyle.. Kocaman adamlar.. Biraz değişikliğiyle, belden üstü giyimleri diğerlerine göre biraz daha kapalı..
Birileri, insanlığını değil de, cinsiyetini teşhir etmeye kalkıştı mı, onların karşısına, kendi cinsiyetlerini teşhir etmek niyetiyle mukabelede bulunmak için meydana çıkanlar bulunuyor demek ki.. Bir 'exhibitionism' / teşhircilik sapıklığının zirve yapması karşısındayız ve bu gibi tablolar karşısında hükûmet eden güç merkezlerinin yapabileceği müdahaleler de sınırlı olsa gerek..
Bu çılgınlığın toplumda frensiz tepkiler meydana getirmesi ihtimaline karşı , kimler çare düşünecekse, şimdiden düşünmeliler.. Bu, 'hürriyet- özgürlük..' filan değil.. Bu, bir ahırdan boşalan dört ayaklıların meydanları doldurması gibi bir durum.. Sadece kendi içinde yaşadığımız toplum için söylemiyorum..
*
Bir takım iki ayaklılar, toplumun her kesiminde, 'Kendim, yani ben' ve de, 'bedenim..' diye, kendilerini içinde yaşadıkları toplumların, -sadece inanç değerlerine değil-, yerleşik âdetlerine bile karşı çıkan kimseler olarak sergiliyorlar..
Materyalist- maddeci anlayış, şahsiyetleri böyle parçalanmış bu nesillerin fizikî varlığını, 'boynunun yukarısı ve gerisi' diye ikiye ayırıyor.. 'Boyundan yukarısı, yani beyin, materyalist dünya görüşüne göre faydalı, iyi ve de güzel olan her ne varsa, onları üretir. Boynun alt tarafındaki 'büyük ve kocaman beden' ise, boynun üstündeki kafanın üretmesini sağlamak için vardır ve tıbben sağlıklı olması konusu hariç, istekleri, zevkleri, hazları, neler yaptığı veya yapmadığı kimseyi ilgilendirmez. Hattâ, o cinsiyetçi teşhir eğilimlerine karşı çıkılmasını 'insan haklarına karşı bir saldırı' olarak ele alanlar çıkar ortaya.. Nice anne-babalar, kardeşler, bu çılgınlıktan, bu zıvanadan çıkış sahnelerinden deriiin bir rahatsızlık hissediyorlardır, mutlaka..
Birileri , Müslüman halkı tahrik etmek, sert tepkilerle vermesine yol açmak istercesine, genç kızlara ve hattâ 40-50 yaşın altında olanlara , çağrılar yapıp, 'İnadına açılalım.. inadına açılınız.. ' çağrısı yapıyorlar, sosyal medya denilen bataklıklarda.. Bu çılgın ve firavunca çağrıların karşısında, toplumun her kesiminin, 'inadına görmezlikten gelelim, sabredelim..' demeyi psikolojik bir hezimet sayılacağını düşünerek, başta türlü tepkiler verelim diyenlerin olabileceği düşünülmüyor.
Bu hal ve gidiş, bir cemiyetin tefessüh etmesinin, ettirilmek istenmesinin, çürütülüp kokuşturulmak istenmesinin ve insanları birbirine bağlayan ahlâkî bağların kesilip atılmak istenmesinin bir haberci ve hattâ alârmıdır.. Kendisini topluma bir haz ve zevk maymunu halinde sunmaktan psikolojik huzur duyduğunu düşünen ve bunun gayet tabiî bir hal olduğunu söyleyebilen hasta ruhlarla; aynı cemiyetin, aynı inanç dairesi içinde olan halkın durumunun sağlıklı olduğu ve kaldığı düşünülemez herhalde..
Yabancı medya organlarında da bu konularda haberler yer almıyor değil.. Oralarda da devletler bir şeyler yapmak istedikleri halde yapamıyorlar ki, özel şirketler bir takım sınırlamalar getiriyorlar, bazı alış-veriş merkezleri önündeki şirket gözcüleri, 'Kusura bakmayın, sizin bu kıyafetle mağazamıza girmeniz, şirketimizi ticarî ölçülerine aykırı..' diye engelliyorlarmış.
Geçen hafta, Avustrulya Hava Yolları, yolcu kadınlardan birisinin tepeden tırnağa tek parça ve vücuda yapışık ince spor kıyafetleriyle uçağa binmesine izin vermemiş.. Dün de, bir Amerikalı bir genç kadın sinema artistinin kıyafeti dolayısıyle uçağa alınamıyacağı bildirilmiş. Fotoğrafı, bizim ülkemizdeki metrolarda, sokaklarda binlerce kadınların giydikleri yanında bir de mazbut sayılabilecek şekildeydi..
*
Daha dün, 23 Ağustos günlü haberlere göre, Amerika'da bir Cumhuriyetçi senatör adayı, 56 yaşındaki Scott Esk, seçim kampanyasında, 'homo...'ların, cinsî sapıkların taşlanarak öldürülmesi gerektiğini bile dile getirmiş.. Esk'in, geçen yıl Facebook'ta, birilerinin, 'homo..'ların idam edilip edilmeyeceği - "muhtemelen taşlanarak" - sormasına cevaben, "Bunu yapmak için tamamen haklı olduğumuzu düşünüyorum. Bir ulus olarak ölüme değer şeyleri görmezden gelmek çok ihmalkârlıktır..." diye yazmış..
Esk, Oklahom City'de, eyalet temsilcisi adayı olurken, cinsî sapıkların infazının "doğrudan Tanrı'dan gelen" bir Eski Ahid Yasası meselesi olduğunu belirterek sözlerini savunmuş..
*
Sadece bizim toplumumuz değil, dünya, bu çılgınlık karşısında alârm veriyor.