Türkiye'de sporcu sakatlığı ile ilgili olarak çok üst düzeyde tıp adamı olmasına karşı, Drogba'nın ısrarla yurt dışında tedavi olma inadını anlayabilmiş değilim. Ülkemize artık tıp turizmi yapıldığı bir süreçte, 'Dışarda tedavi" olanakları aramak; dürüst bir yaklaşım değildir. Didier Drogba, kulübünün iyi niyetini kötüye kullanıyor.
Mancini'nin de G.Saray'dan gönderilmek için, tazminat beklentili hesaplar içinde olması, ayrı bir fiyaskodur. En büyük yıldızı ve ünlü hocasının kafasında 40 tilki dolaşıyor, kırkının da kuyruğu birbirine değmiyor.
***
G.Saray ilk yarıda sankı ligi bitirmiş gibiydi... Lig ikincisi olmak için de, kimsenin yırtınmaya niyeti yoktu sanki... Takım birbiri ardına iki gol yemiş; bu ayıbın altından kalkmak için kimsenin kılı bile kıpırdamıyordu. Herşey oluruna bırakılmış durumdaydı...
G.Birliği, neredeyse fazla yorulmadan iki farka ulaştı. Pres koyan, yolundan çeviren, "Nereye gidiyorsun hemşerim" diyen yok... Kim olsa bu vurdum duymaz G.Saray'ı haklar... Sarı-kırmızılıların ilk yarıdaki gevşek, umarsız ve umutsuz futbolu ayıp çizgisinin de ötesindeydi.
Melo'nun bir hava topu mücadelesinde rakibine arkadan savurduğu bilinçli tekme, açık bir kırmızı kart davetiydi. Hakem es geçti... Melo, her zaman olduğu gibi gene prdofesyonel faullerle maçını sürdürdü. Hakemlere ne güzel yediriyor...
G.Saray bir pozisyonda penaltı bekledi ama, top ele değil yüze çarptı. Devam kararı doğruydu. Tepkiler yanlış!
***
İşin sevindirici tarafı; G.Saray'ın ikinci yarıya ilkinin aksine hırs yüklenmiş olarak çıkmasıydı. Savurganlık ve kayıtsızlık gitmiş, yerine belirgin bir şekilde sorumluluk duygusu gelmişti. Bu da haliyle maçın akış debisini bir anda pompaladı. Golller arka arkaya geldi.
2-0 geriye düşüşe karşi bir isyan başlatmak elbette olumlu bir şey ama; maçı baştan ciddiye almamanın çok tehlikeli tarafları var. Bu boşluğa izin verilmemeli...
Bugün goller attın, ama yarın aynı durumda ne olcağı belli olmaz.
Tam süre ciddiyet gerek!