Yazarınız mesleğimizin ‘fikri takip’ ilkesi sebebiyle bir kez daha aynı konuda karşınızda. Konu aynı olsa da yeni bir gelişme yüzünden: ‘Dünyanın en büyük medya patronu’ unvanının tartışmasız sahibi Rupert Murdoch İngiltere’de havlu attı.
‘News International’ şirketinin yöneticiliğinden istifa ederek ‘Times’, ‘Sunday Times’, ‘Sun’ gibi gazetelerin ve bir sürü TV kanallarının bulunduğu İngiltere’den çekilmiş oldu.
“Aha, daha Londra’ya hiç mi hiç gelmem” diyormuş Rupert Bey... Çalışanları “Göreceksiniz, burada sahip olduğu ne varsa hepsini elinden çıkaracaktır” beklentisini seslendiriyorlarmış...
Bu durumda, ben de, yakın zamana kadar “İngiltere’de kalmaz, kalamaz” yolundaki beklentimi yeniliyorum: Rupert Murdoch’un peşine düşenler onu çıktığı yere gönderene kadar durmayacaklar... Yani Avustralya’ya... Yakında ABD’de de başı derde girdiğinde “Söylememiştin” demeyin sakın...
Rupert Murdoch birkaç ay öncesine kadar burnundan kıl aldırmayan biriydi. İmparator’du. Ankara’ya gelip Başbakan Tayyip Erdoğan’a, Arap yarımadasını Osmanlılar’a karşı ayaklandıranlardan ünlü casus John Philby’nin ‘The Empty Quarter’ adlı kitabını hediye etmişti. Ülkemizde zaten var olan (Fox TV) medyasına yenilerini eklemek niyetinde olduğu, Tayyip Bey’in “Olmaz” dediği kulağına geldiği için itirazını kaldırmak üzere görüştüğü söylenmişti.
Şimdiyse, İngiliz adaletinin elinden kurtulmak için ne yapacağını bilemiyor... Daha önce oğlu James’i görevlerinden istifa ettirmişti, sonunda kendisi de ayrıldı. Aile fertlerinden biri saydığı ülkedeki en üst düzey yöneticisi, kızıl saçlı Rebekah Brooks’u aslanların önüne atarak...
Kızıl saçlarına meftun olanlar arasında ‘pop sosyolog’ da var Rebekah Hanım’ın; Alman Bild gazetesinin yöneticisi Kai Diekmann ile birlikte... Her yıl bu zamanlarda Londra’da buluşup, Rupert Bey’in verdiği bir davete katılıyor ve ardından üçlü olarak vakit geçiriyorlardı. Daha doğrusu böyle yaptıklarını ‘pop sosyolog’ yazıyordu, bizler de öğreniyorduk.
İşleri Guardian gazetesi bozdu. Gazetenin ‘dünyanın en büyük medya patronu’ ve yayın organları hakkında birbiri peşi sıra ortaya çıkardığı skandallar Murdoch İmparatorluğu’nu önce sarstı, şimdi de yıkıyor... Konuyu kendilerini ilgilendiren boyutuyla ele alan Parlamento Komisyonu birkaç ay önce bulgularını rapora dönüştürdü; raporda Rupert Murdoch’un ‘medya patronu olamayacak biri’ olduğu kayıtlara geçti.
Murdoch’un gazetecileri yasadışı yollarla insanları dinlemeye almış, izlemiş; ne zaman bir engelle karşılaşsalar yöneticileri devreye girip polise rüşvet vererek paçayı sıyırmalarını sağlamışlar... Guardian’ın haberleri üzerine başlatılan operasyonlarda Murdoch’tan maaş alan 10’dan fazla ‘gazeteci’ hapsi boyladı. Yönetici konumundaki Rebekkah Hanım da Holloway Cezaevi’ne düştü.
Hep şunu merak etmişimdir: Çok yakın olduklarını bildiğimiz Kai Bey ile ‘pop sosyolog’ Bayan Brooks’u cezaevinde ziyaret etmişler midir?
Gitmemişlerse anlarım: Yolu Murdoch ve Brooks ile kesişenlerin de başı derde giriyor çünkü... Murdoch’tan da maaş alan Kai Bey sözgelimi; gazetesi Bild kendisini altı aylığına San Francisco’ya gönderdi... Gerekçe, ‘yeni teknolojiler hakkında bilgisini ve görgüsünü artırsın diye’ olarak açıklandı. Sanki teknolojiyi takip için Silicon Vadisi’nde yaşamak gerekirmiş gibi...
İngiltere’deki soruşturmayı yürütenlerin AB üyesi Almanya’ya gidip Kai Bey’in kapısını da çalabileceği endişesine mi kapılındı acaba? Öyle ise, akıllıca bir tedbir doğrusu... Murdoch’un başı ABD’de de belâya girerse, Almanya ile ‘suçluların iadesi’ anlaşması bulunmayan bir-iki Latin Amerika ülkesi de var nasıl olsa...
Kai DiekmannDoğan Yayıncılık’ın da yönetiminde; ‘pop sosyolog’ ile birlikte... ‘Pop sosyolog’ ise Kai Bey’in Bild gazetesine yazılarıyla katkıda bulunuyor. Alman okurlara neler anlattığını öğrenebileyim diye Almanca çalışmayı bile düşünüyorum.
Rupert Bey’in İngiltere’den çekildiği haberi iki kuru paragraf olarak Hürriyet’te de çıktı. Hani belki merak edersiniz diye yazıyorum.