Bir yanda silah, öbür yanda siyaset olmaz.
Silah marifetiyle siyasal sonuç devşirmeye kalkışmak çözüm sürecinin ruhuyla bağdaşmaz.
Görünen o ki Kandil ve HDP için çözüm sürecinin hiçbir anlamı yok.
Öcalan’ın, “Silahlı mücadele dönemi sona ermiştir” tespitinin de, “silahları bırakın!” çağrısının da Kandil ve HDP canibinde hiçbir karşılığı yok.
Çünkü Kandil silahları bırakmaya niyetli değil.
HDP ise kendini siyaseten yaşatmak için Kandil’in silahlarını olmazsa olmaz önemde görüyor.
O zaman çözüm süreci ne işe yarıyor?
Kandil Öcalan’ın “silahları bırakın!” çağrısına uymayacaksa ve HDP de silah tehdidiyle siyaset yapmaya devam edecekse, dahası ve en fenası “kan edebiyatı” yapacaksa, o zaman söyler misiniz çözüm süreci ne yana düşer?
***
Devletin Kürtler üzerindeki ret, inkar ve asimilasyon politikalarını sonlandıran, dahası devlet adına malum güçlerin Kürtler üzerindeki baskısını ortadan kaldıran Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti hükümetine CHP’den bin beter düşmanlık yapan bir Kandil/HDP canibi aynı zamanda Kürtler üzerinde korkunç bir baskı rejimi kurmaya yöneliyor.
Kandil HDP’yi barajın üstüne çıkarmak için her türlü yolu deniyor.
AK Parti’ye oy verilmemesi için korkunç bir baskı uyguluyor.
Sadece bölgede değil metropollerde yaşayan Kürtlere yönelik de korkunç bir tehdit ve sindirme operasyonu başlatmış durumdalar.
Yetmezmiş gibi hâbire siyasi tehditlerde bulunmaya devam ediyorlar.
HDP’nin İmralı ekibinden biri, “Çözüm süreci bitti!” diyerek aba altından silah gösterme yoluna gidiyor.
HDP adına birileri HDP’nin barajı aşmaması halinde kıyametin kopacağını ifade etmekten kaçınmıyor.
Kandil’in silahları ve HDP’nin siyasi tehdit ve şantajları üzerinden siyaset şekillendirilmek isteniyor.
HDP’nin barajın altında kalmasının çözüm sürecini sonlandıracağı tehdidi, demokratik siyasetin gücüne inanmayanların nerede durduklarını da alenen gösteriyor.
O zaman İmralı görüşmelerine ne gerek vardı?
Öcalan’ın çağrısına uyulmayacak idiyse Dolmabahçe’de hangi tiyatro oynandı?
***
PKK/HDP canibinin tehdit ve şiddet politikalarını her geçen gün arttırması hem bölge halkında, hem de Türkiye’nin batı kesiminde çok ciddi bir rahatsızlığa neden oluyor.
Paralel yapıyı “öcü ve tehlikeli görmediğini” itiraf eden HDP Eşbaşkanı ne hikmetse Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “baş düşman”, AK Parti hükümetini de alaşağı edilmesi gereken bir düşman gibi göstermeye devam ediyor.
Erdoğan nefreti üzerinden ulusalcı-statükocu beyaz Türklere şirin görünmeye çalışan HDP’nin paralel yapıyla geliştirdiği kirli ittifak elbette sorgulanmalıdır.
***
HDP kendi içinde çelişkilerle dolu bir partidir.
Diyanet Teşkilatı’nın kaldırılması gerektiğini söylerken nedense kendi Diyanet Teşkilatlarını oluşturduklarını unutuyorlar.
PKK’nın bünyesinde Sünniler ve Aleviler için vaktinde oluşturulmuş iki ayrıDiyanet Teşkilatı var.
Devletin dinden elini çekmesi gerektiğini söyleyen PKK/HDP, dini de kontrolü altında tutmak isteyen bir yerde duruyor.
PKK/HDP, CHP’nin Kürt versiyonu.
CHP tek parti döneminde neyi nasıl yapmışsa HDP de aynısını yapmak gerektiğine inanıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi faşist anlayışın iki ayrı yüzü gibiler.
Biri Türk Baasçılığını, ötekisi Kürt Baasçılığını temsil ediyor.
***
HDP’yi barajı aşamama korkusu sarmış bulunuyor.
O yüzden Kandil’in baskıları her geçen gün artacak demektir.
Görünen o ki Kandil silahlı mücadele döneminin sona erdiğine inanmıyor.
HDP ise çözüm sürecinin başarısı halinde siyaseten varlık nedenini yitireceğine inandığı için ayak diremeye devam edecek.
Bu durumda çözüm sürecinin tek yanlı sürdürülmesi de imkansız gibi duruyor.
Bölgede JİTEM gibi davranan bir PKK/HDP varlığı, çözüm sürecinin kendisini zehirleyen faktörlerin başında geliyor.
Bir karar verilmeli artık:
Silah mı, siyaset mi?
Hem silah, hem siyaset bir arada olmaz.
Başkasını bilmem ama ben bu PKK/HDP mantığı ile çözüm sürecinde mesafe kat edeceğimiz kanaatinde değilim.
***
Güvenliğin olmadığı yerde ne demokrasi olur, ne seçim, ne de çözüm.
Bugün bölgede Kürtler üzerinde bir devlet baskısı yok, ama PKK’nın Kürtler üzerinde baskısı var.
Sadece bölgede değil, bölge dışında yaşayan Kürtler üzerinde de koyu bir PKK/HDP baskısı var.
Kürtlerin kahir ekseriyeti bugün PKK/HDP’ye karşı devletten güvenlik talebinde bulunma noktasına gelmişse, çözüm sürecini yeni baştan ele almak gerekiyor derim.