Avrupa’yı felç eden İzlanda’daki korkunç bir yanardağ patlaması, Fransız yönetmen Alexandre Coffre’nin elinde Eyjafjallajökull filmiyle komediye dönüşmüş. Film Avrupa’da mı yoksa Amazon’da mı geçiyor, bazen gerçekten karışıyor.
Her izleyicinin belirli bir sinema kültürüyle yetiştiğini kabul etmek gerekir. Ve günümüzde Amerikan sinemasının üstümüzdeki ezici baskısı ortada. Biz ne kadar eleştirirsek eleştirelim sinema kültürümüzün Amerikan sinemasından geldiğini kabul etmemiz gerekir. Hollywood’un sinemadaki teorileri artık bizim olayları algılayışımızı şekillendirilyor. Korku, bilimkurgu, aksiyon ve komedi anlamında şartlanmış durumdayız. Halbuki Hollywood dışındaki ülke sinemalarından da iyi filmler çıkıyor. Onlara da alışmak, farklılık ve
evrenselliği yakalamak anlamında çok önemli. Mesela bir İngiliz veya Norveç, Kuzey ülkelerinin sinemaları bana büyük haz verir. Fransız sineması da Avrupa’nın en köklü sinemalarından. Bu hafta vizyona giren Eyjafjallajökull, yine bir Fransız komedisi.
İzlanda’daki Eyjafjallajökull Yanardağı’nın patlamasıyla bütün uçuşlar ertelenir. Avrupa felç olmuştur. Tam da bu anda Yunanistan’da Fransız bir genç kız ile Yunanlı delikanlının düğünleri vardır. Kızın birbirinden ayrı olan anne ve babası, düğüne yetişmek için uçaktadır. Üstelik aynı uçakta olduklarından da bihaberler. Fakat yanardağ patlar ve uçak Münih’e zorunlu iniş yapar. Birbirinden nefret eden çift, hem uçakta karşılaşmanın şokunu atlatamamış hem de Yunanistan’daki düğüne yetişmenin telaşına düşmüşlerdir. Araba, otostop, pırpır bir uçak ve çılgın bir yolculuk birbiriyle savaşan çiftin önünde uzanmaktadır...
Fikir olarak baktığınızda komik olabilecek bir hikaye. Fakat her şey o kadar bilindik, absürt ve klişe ki filmi seyretmek insana azap veriyor. Ben kolay kolay böyle sert yaklaşmam ama bu film gerçekten dayanma sınırlarımı zorladı. Her şeyden önce aile kurumuna bakışı çok şovenist. Adam ve kadın birbirlerinden o kadar nefret ediyorlar ki birbirlerine kazık atmak için yapmadıkları yok. Güya aile kavramı yüceltilirken ikisinin birbirlerine yaptıkları numaralar yüzünden kızlarının düğünlerini kaçırmayı göze alıyorlar. Anne, babanın düğüne yetişmesi için ve baba ise annenin yetişmemesi için elinden geleni yapıyor. Filmin finalinde ise bu çılgın çiftin birbirlerine duydukları aşkı görüyoruz.”Allah böyle anne babayı düşman başına vermesin!” demek geliyor insanın içinden.
TECRÜBELİ OYUNCULAR
Kısacası film çocuk sahibi olan çiftlerin hep birbirlerine aşık olacağını söylüyor bize. Aslında hayatta yaşanan bütün uyumsuzluklar küçük şirin engeller. Yahu komedi çekiyorsunuz tamam ama bir komedi biraz olsun kendini ciddiye almalı. Doğru değer ve mesajlar üzerinden yola çıkıp absürt olaylarla bezendiği zaman hayatın tezatlarının komedisini yakalayabilirsiniz ve gerçekten başarılı bir yapım olur. Bu film vermek istediği mesaja zarar veriyor. Yapımın bir özelliği daha var: Sonuçta bir yolculuk filmi. Neredeyse Avrupa’yı baştan aşağı geçiyorlar.
Münih, Avusturya, Slovenya, Hırvatistan ve Yunanistan’dan güzel görüntüler var. Yani
bir Avrupa Birliği güzellemesi de diyebiliriz. Ama bu yönüyle de bir sosyal sorumluluk projesinin ötesine geçememiş.
Bir iki doğa görüntüsü dışında Avrupa’da mısınız Amazon’da mı belli değil.
Oyunculuklara gelince... Fransa’nın tecrübeli oyuncuları Valérie Bonneton ve Dany Boon başrolde. Bence ikisi de kasmışlar. Durum böyle olunca ben yönetmene bakarım. Alexandre Coffe’nin bu ikinci uzun metraj filmi, yönetmen adına umutlarımızı kırdı. Bir iki sahnede gülebilirsiniz ama 92 dakikada bu kadar gülümseme yeter mi insana bilemedim.
FİLMİN KÜNYESİ
Orijinal adı: Eyjafjallajökull
Yönetmen: Alexandre Coffre
Senarist: Laurent Zeitoun
Oyuncular: Valérie Bonneton, Dany Boon, Denis Ménochet
Tür: Komedi
Yapım: 2013, Fransa-Belçika, 92 dakika.