Konya’da faaliyet gösteren bir yayınevinin (Çizgi Kitabevi) yeni çıkan ‘Avrupa’da İslam: Gurbette Müslümanlar ve Türkler’ adlı kitabınıokurken ilginç bir bilgiyle karşılaştım. Almanya doğumlu yazarı Cemil Şahinöz ilginç bir Alman’dan ve etrafında meydana gelen garip olaylardan söz ediyor...
Almanya’da ‘en radikal müslüman’ Alman asıllı biriymiş... ‘Oku’ adıyla bir proje başlatmış; her hafta sonu ülke genelinde bedava Kur’an dağıtıyormuş... Bütün cemaatler yaptığına karşı çıkınca, bu defa onlara dönüp, “Sizler zaten cehennemlik münafıklarsınız” tehdidinde bulunmuş...
1999 Nobel edebiyat ödülünün sahibi Günter Grass’ınİsrail’i şiddetle kınadığı günlerde Alman gazeteleri bu haberi manşetlerine taşımışken, tam o arada devreye girmiş aynı şahıs ve Grass’ın eleştirileri unutulmuş... “Maalesef Kur’an’ın bu şekilde âlet edilmesinin bir psikolojik dezavantajı daha var” diyor Şahinöz; “Bundan sonra kimse kolay bir şekilde Kur’an dağıtamayacak. Çünkü gayr-ı müslimlerin bilinçaltına ‘Kur’an dağıtımı’ ve ‘radikallik’ kazındı. Müslümanlar çekinecek, birisine Kur’an verirken gereksiz yere ‘Acaba yanlış anlaşılır mıyım?’ diyecekler.” (s. 49).
Bu satırları okurken Boston’da meydana gelen ve iki Çeçen gencin tam ortasında yer aldığı kanlı olay aklıma geldi. Alâka şuradan: Artık bundan böyle ABD’de etrafıyla uyumlu, orada doğmuş büyümüş müslümanlar bile rahat yüzü göremeyebilecek...
İkiz kuleleri 11 Eylül 2001 tarihinde vuran uçaklardaki 18 eylemcinin hepsi Ortadoğu kökenli gençlerdi. ABD ile bir irtibatları bulunmuyordu. Aralarında Amerika’da yaşayan, orada okumuş biri bile yoktu.
Daha sonra Londra’da metroya saldırı olduğunda (7 Temmuz 2005), İngiltere’de doğmuş, orada okumuş bazı gençlerin radikalliği gündeme geldi, fakat Amerikalılar “Bizde olmaz” diye düşünmeye devam ettiler. Kendi sistemlerine güvenleri yüzünden... “Bizim aramızda yaşayan, bizim eğitimimizi alan kimseler bize zarar vermez” kanaatini yıktı Boston Maratonu’nda patlayan ve etrafı kana bulayan düdüklü tencereler...
Hem de o iki Çeçen gençle bombalama eylemleri arasında doğrudan bir ilişki hâlâ kurulamadığı halde...
Bomba yapımı kolay, ancak yapılan bombayı patlatmak için eylemciye bir ‘detonatör’ gerekiyor; yani bombayı patlatmaya yarayacak elektronik cihaz... Eylemden hemen sonra işin uzmanları çok açık bir biçimde, eylemlerde kullanılan bombaları patlatmak için gereken cihazın çok ileri bir teknolojiye sahip olması gerektiğini söylediler...
Hâlâ öyle söylüyorlar...
Oysa Çeçen biraderlerin elektronik konularda bir becerileri olmadığı anlaşılıyor. Bir yerlerden hazır almış olabilecekleri görüşüyle o tür cihazların elde edilebileceği şirketler teker teker aranıp sorgulandı. Bingo. Gerçekten şubat ayında büyük oğlan bir oyuncakçı dükkânından havai fişek patlatmaya yarayan iki mekanizma satın almış... Ancak şirketin sahibi kendi cihazlarıyla Boston’da yaşanana benzer bir patlamanın meydana getirilmesinin imkânsız olduğunu da söylemiş...
Gazetelerde bu haberi bulabiliyorsunuz, ama kullanılan patlatma cihazlarının kökenini bulamıyorsunuz...
Çeçen biraderlerin bombalama eylemiyle ilişkisi şu ana kadar tek bir biçimde kurulabildi: İtiraf... Büyük kardeş polisle çatışmada öldüğü için elde sadece 19 yaşındaki küçük kardeş var; o da bir rivayete göre ensesinden yediği kurşunla, bir başka ifadeye göre intihar amacıyla kendi kendini vurduğundan, konuşamaz haldeymiş...
“Eliyle yazdı” diyor gazeteler... Bilgiyi polisten aldıklarını ve çocuğun her an ölebileceğini belirterek...
Amerikalılar fazla kuşkucu değillerdir; resmi ağızların söylediklerine, gazetelerin yazdığına, televizyonda işittiklerine inanırlar... Sonradan bambaşka bir tablo bile çıksa ortaya, ilk algıladıkları bilgi akıllarında kanaat olarak kalır.
FBI’ın iki yıl önce sorguladığı genci sürekli kontrolü altında tuttuğunu, böyle birinin patlayıcıya erişiminin ancak yol verilmekle gerçekleşebileceğini de düşünmez Amerikalı.
Orada yaşayan müslümanların işi bundan sonra daha da zor.