Yapımcıları arasında Semih Kaplanoğlu’nun da bulunduğu Boşnak yönetmen Aida Begiç’in yönettiği Çocuklar filmi Cannes’a seçildi. Filmin yönetmeni Begiç, Kar’ın ardından Çocuklar’ın da hem festivalde hem de Türkiye’de belli bir etki yaratacağına inandığını söylüyor.
Cannes Film Festivali’nin Resmi Seçkisi’ne yedi yeni film eklendi geçen hafta. Bunlardan biri de Boşnak yönetmen Aida Begiç’in Djeca / Çocuklar adlı filmiydi. Fransa dağıtımını İklimler ve Üç Maymun filmlerinde Nuri Bilge Ceylan ile çalışan Pyramide’in yapacağı Çocuklar, Bosna Hersek- Fransa-Almanya-Türkiye ortak yapımı. TRT’nin destek olduğu filmin Türkiye’den ortak yapımcısı ise Semih Kaplanoğlu. Film bütçesinin yüzde 11’i, 150 bin Avro kadarı Türkiye’den karşılandı. Çocuklar, AB’nin Eurimages ve MEDIA fonlarından, Arte - ZDF kanallarından, Torino FilmLab’dan destek alan önemli bir proje olmanın karşılığını Cannes’a seçilerek verdi.
Kaplanoğlu, Yumurta filmiyle katıldığı Saraybosna Film Festivali’nin Cinelink programının toplantıları sırasında tanışmış Aida Begiç’le: “Ben Saraybosna’ya, o Hüseyin Karabey’in Unutma Beni İstanbul projesi için İstanbul’a gidip geldikçe karşılaştık. Saraybosna Film Festivali’ne her yaz gidiyorum. Kar’ı çok sevmiştim. Yeni projesi için Türkiye’den ortak aradığını söyledi. ‘Yapımcı vasfı olan biri değilim. Kendi filmlerimin yapımcısıyım ama senin projen için elimizden ne gelirse yaparız. Çünkü sinemanı seviyorum’ dedim. Senaryoyu okudum, beğendim. TRT’ye ulaştık, projeyi kabul ettiler. Onların da desteği oldu, ön satış yaptık. Ben de ortak yapımcı oldum.”
Begiç uluslararası alanda çok ses getiren ilk filmi Kar’da savaş sonrası kadınların hayata tutunma çabalarını ele almıştı. Yeni filmindeyse savaşın kimsesiz bıraktığı çocukların durumuna eğiliyor. Kaplanoğlu’nun gözünden Çocuklar’ı dinleyince Cannes Film Festivali’nde Kar’ın başarısını tekrarlayacağına emin olduk: “Saraybosna’da savaşta anne babalarını kaybetmiş, yaşları 15-20 arasında olan yetimlerin bir anlamda sınıfsal olarak da yaşadıkları zorlukları, ailesizlik ve ailesizliğin getirmiş olduğu yeni topluma uyma sorunlarını, Saraybosna’nın bugünkü politik iklimi, o iklimdeki pozisyonlarını, önemli bir sosyal meseleyi baz alıyor film. 17-18 yaşlarındaki bir genç kızın yetimhaneye düşmemesi için çaba gösterdiği bir oğlan kardeşi var. Birlikte yaşıyorlar. Eğer kardeşi uyumsuzluk yaşarsa direkt yetimhaneye alacaklar. Ablası da bunu önlemeye çalışıyor. Bir tarafta Saraybosna’daki suç örgütleri, mafya, bir tarafta yaşama sorunları, bir tarafta yükselen yeni sınıflar, siyasetçiler, vb. içinde yol alıyoruz film boyunca. Plan sekanslar halinde ilerliyor film. Çok ustaca çekilmiş. Temposu, ritmi, oyunculuğu, rejisi çok kuvvetli. Hem Türkiye hem Cannes’de belli bir etki yaratacağını umuyorum. Kuvvetli referansları var.”
DOSTÇA BİR FİKİR ALIŞVERİŞİ
Kaplanoğlu’nun filme katkısı ‘dostane’ olmuş: “Bir yapımcı mantığından ziyade arkadaş olduğum bir yönetmenin senaryosunu okuyup dışarıdan bazı fikirler söyledim. Bir kısmını dikkate aldı. Film bittikten sonra kurguda birkaç gün geçirdik beraber. Aklımın erdiğince fikirler ileri sürdüm, bazılarını değerlendirdi. İki yönetmenin birbirleriyle konuştukları, fikirlerini paylaştıkları bir birliktelik bu. Yeni filmimde ben de ondan fikir alabilirim. Türkiye’de de genç yönetmenlere elimden geldiğince destek olmaya çalıştığım gibi.”
Cannes Film Festivali bu yıl Altın Palmiye yarışına tek bir kadın yönetmen filmi bile seçmediği için çok eleştirildi. Çocuklar’ın ‘Belirli Bir Bakış’ bölümüne seçildiğinin açıklanmasıysa çok olumlu karşılandı. Kaplanoğlu’na gecikmenin nedenini sorduğumuzda filmin festivale yetişeceğinden emin olmak için bekledikleri cevabını aldık: “Filmin çekimleri Şubat’ta bitti. Mart’ta montajı tamamlandı. Sesi, ses kurgusu ucu ucuna yetişti! Ben rahatlıkla yarışmada da yer alabilecek bir film olduğunu düşünüyorum. Belki zamanında yetişseydi... İyi bir Fransız dağıtımcısı var, Pyramide.”
Fransa ve Avrupa ülkeleri elbette Çocuklar’ı ilgiyle izleyecektir. Ancak Kaplanoğlu Türkiye vizyonu için kaygılı. Kar’ın DVD haklarını satın almış, Çocuklar ve Kar’ı bir arada Aida Begiç ile uzun bir söyleşi, belki bir kitap ile birlikte set olarak çıkarmayı tasarlıyor.
Rize’ye Gurbet Pastası belgeseli
Altın Ayı ödüllü yönetmenimiz yapımcılığı şu sıralarda bir belgesel projesinde sürdürüyor: “Çamlıhemşinli bir arkadaşımız var, Uğur Biryol. Onun bir kitabı var, Gurbet Pastası (İletişim Yayınları). Yönetmen Funda Aras ile birlikte onun belgeselini yapıyoruz. Aktif olarak çalışıyorum, çekimlere gidiyorum, yeri geliyor kamerayı kullanıyorum. Beni heyecanlandırıyor. Katkıda bulunabileceğimi düşündüğüm konularda açık olmaya çalışıyorum. İşin başındaki genç yönetmenler için bir filmi yapmaya çalışmak, para bulmak, parayı nasıl kullanacağını düşünmek, o parayı nereye harcayacağınıza karar vermek çok önemlidir; çok az paramız var çünkü. Hem teorik anlamda hem başka anlamlarda destek vermek düşüncesindeyim.”Hemşinlilerin 19. yüzyılda Rusya’da fırıncılık ve pastacılık öğrenip dünyaya yayılma öyküleri Gurbet Pastası kitabından sonra belgeselinde de ele alınacak. “Tahran’dan Finlandiya’ya kadar olan bir bölgede pastahane ve fırınlar açıyorlar. Devrimden sonra her şey kamulaştırılınca geri dönüyorlar. Altı aydır çekim yapıyoruz” diyor Kaplanoğlu ve acele etmeden, iyi bir iş çıksın diye uğraştıklarını dile getiriyor.